9 Nisan 2020 Perşembe

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ NEOLİTİK ÇAĞ


Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezip, bilgilendikçe üzerinde yaşadığım toprakların aynı zamanda” İnsanlık Tarihi” nin hikâyesi olduğunu öğrendim. Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.


Bundan yaklaşık 10 000 yıl öce, yeni taş baltasıyla avlanmaya çıkan atalarımızdan Xbalta, av bulamadığı için otsu ve tohumlu yabani bitkiler toplamak zorunda kalmıştı. Bunlardan biri de mısır olmalıydı. Bitkinin püsküllü kabuğunu soymuştu. Koçan olarak adlandırılan kısım üzerindeki taneleri hırsla ısırırken, bir taraftan da sinirli bir şekilde, elindeki balta ile önündeki toprağı eşeliyordu. Koçandan düşen tanelerden bir kısmı eşelediği toprağa düşmüştü.

Kışın sona erip, güneşin parladığı bir gündü. Birden bastıran yağmurdan kurtulmak için en yakın mağaraya koştu ve toprağa düşen taneleri unuttu. Güneşli ve yağmurlu geçen günlerin sonunda bir gün, unuttuğu topraktaki mısır tanelerinin filizlendiğini gördü. Büyük bir dikkatle gelişmelerini ve büyümelerini izledi. Sonuçta; yediği otsu, püsküllü ve taneli bitkiyi yetiştirmişti. İlk besin üretimi böyle gerçekleşmiş olmalı… 

İnsanlık tarihinin %99 gibi bir zaman dilimine karşılık gelen Paleolitik Çağ sonlarına denk gelen M.Ö. 10 000 yıllarına doğru atalarımız, avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra toprağı işlemesini ve besin üretimini de öğrendiler. Toprağın işlenmesi ve besin üretimi yerleşik toplumları da beraberinde getirdi. M.Ö. 10 000 ve 5 500 tarihleri arasında Çanak-Çömleksiz ve Çanak-Çömlekli Neolitik olarak iki dönemden oluşan bu çağ, Çatalhöyük ve Hacılar ’da bulunan eserlerle temsil edilmektedir.

Bulgular, çağın başlangıcında besin üreticiliğinin bilinmesine karşın, üretimin taşınıp saklanabileceği pişmiş toprak kapların henüz yapılmadığını oraya koymaktadır. Bunların yerine otlardan, sazlardan ve kamışlardan sepetler ile tahta ve taştan yapılan kaplar kullanılmıştır. Bu ilk evre, Seramiksiz ya da Çanak-Çömleksiz Neolitik olarak adlandırılır.

Anadolu’da ancak birkaç yerde saptanan bu evre, belirli bir düzene göre inşa edilen yapıları ile ilk yerleşik köy örneklerini vermektedir. Bu ilk köy örneklerinde, taş ya da kemikten yapılmış alet ve silahlar ile süs eşyaları bulunmuştur.

Eski Yakındoğu ve Ege’nin en gelişmiş Neolitik Merkezi Konya’nın 52 km. güneydoğusunda, Çumra ilçesinin kuzeyinde yer alan Çatalhöyük’tür. Doğal afetlerin yanı sıra, istilacıların da yerleşim bölgelerini yıkmış olmalarından ötürü, yerleşimler bir öncekinin üstüne yapılmıştır. Böylelikle yapı katları ortaya çıkmıştır.

Çatalhöyük’te yapılan kazılarda saptanan 10 yapı katında da, Karbon14 tarihlenmelerine göre, açığa çıkarılan evlerin ve dolayısıyla kentin, M. Ö. 6800- 5700 yılları arasında bir düzene göre inşa edildiği saptanmıştır. Bu düzenlemeler dikdörtgen planlı evlerin avlular etrafında bitişik olarak sıralanması ile sağlanmıştır. Taş temeller bulunmamıştır. Kerpiçten düz damlı olarak yapılan bu evlerin planları da birbirinin aynıdır.

Evler, geniş oturma odası dışında depo ve mutfaktan oluşmaktadır. Odalarda seki, ocak ve fırın kalıntıları bulunmuştur. Çatalhöyük evlerinin en önemli özelliği, duvarlarının boğa başları ve resimlerle bezeli olmasıdır. Büyük çoğunluğu kültle, yani toplulukların tapınmalarıyla ilgili olan bu bezekler özel yapılar yerine, yapıların Kutsal Alan olarak kullanılan bir bölümünde yer almıştır.

Yüksek kabartma ya da tam plastik olarak işlenen boğa başlarının bir kısmı, avlanmış olan gerçek boğa başının kille sıvanması ile yapılmıştır. Duvar resimlerinin yapımında kirli bej kerpiç sıvası üzerine kırmızı, pembe, kahverengi, beyaz ve siyah renkler kullanılmıştır. Herhangi bir motif göstermeyen düz boyalı panellerin, tek ya da çok renkli geometrik bezeklerin, çiçek, yıldız, daire gibi sembolik motiflerin yanı sıra değişik konulu tasvirler de görülmektedir. Bunlar arasında insan elleri, tanrıçalar, insan figürleri, av sahneleri, boğalar, kuşlar, akbabalar, leoparlar, yabani geyik, yaban domuzu, aslan, ayı gibi hayvanlardan oluşan bezekler ile manzara ve mimari tasvirlerden bir kentin arkasında püsküren volkan ve başsız cesetleri gagalayan akbabaları kovalayan insanlar önem taşırlar.

Bu kutsal alanlarda Ana Tanrıça fikri bereket kültü olarak görülür. Pişmiş toprak yanında taştan da yontulan Ana Tanrıça; genç kız, doğuran kadın ya da yaşlı kadın olarak da gösterilir. Bunlar arasında, iki yanındaki leopara dayanmış, doğuran tanrıça özgün olandır. Heykel ya da yüksek kabartma olarak yapılan ana tanrıça tasvirleri yanında pişmiş topraktan hayvan şeklinde adak heykelcikleri de vardır.


Çatalhöyük’te Neolitik Çağın elde yapılan çanak çömlekleri genelde kahverengi, siyah ve kırmızı renk tonlarındadır. Daha çok oval formlara sahip seramikler, Neolitik Çağın geç döneminde basit geometrik motiflerle de bezenmeye başlanmıştır. Çatalhöyük’te ele geçen çeşitli taşlar ve deniz hayvanlarının kabuklarından yapılmış kolyeler, volkan camı olarak bilinen obsidyen aynalar ve makyajla ilgili buluntular o dönem insanının süslenme araçlarını gösteren belgelerdir.

Bilinen en eski dokuma parçaları da yine bu kentte ele geçmiştir. Yün, hayvan kılı ya da bitki liflerinden dokunan kumaşların yanı sıra hayvan derilerinin de giysi olarak kullanıldığı duvar resimlerinden anlaşılmaktadır. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış olan geometrik bezekli damga mühürler Neolitik Çağda mülkiyet düşüncesinin ürünleridir.


Çakmaktaşı ve obsidyen, çeşitli alet ve silahların yapımında, kemik ise biz, iğne, sap gibi eşyaların yapımında kullanılmıştır. Bunlar arasında bir mezar hediyesi olan kemik saplı çakmaktaşı hançer ilginçtir. Bu çağda yaygın olmamakla birlikte ilkel yöntemlerle bakır ve kurşunun işlendiği, ayrıca Anadolu içinde ve komşu ülkelerle ticaret yapıldığı da bilinmektedir.

Buluntular, Çatalhöyük insanlarının ölülerini evlerin tabanları altına gömdüklerini gösteriyor. Çocuklar oda tabanı altına, yaşlılar tek ya da grup halinde oda içindeki sekilerin altına gömülmekte ve yanlarına ölü hediyesi bırakıldığı anlaşılmaktadır.

Müzede, eserleri sergilenen ikinci önemli Neolitik yerleşme yeri Burdur’un 25 km. güneybatısındaki Hacılar ’dır. Burada yapılan kazılarda 9 yapı katı saptanmıştır. Saptanan 9 yapı katından, 6-9 katlar arası, M. Ö. 5700 – 5600 yıllarına tarihlenen Geç Neolitik döneme aittir.

Evler, taş temel üzerine kerpiçten inşa edilmiştir. Hacılar evlerinin planları da Çatalhöyük gibidir, ancak onlardan daha geniştir. Duvarlar ve taban kireç sıvalı, kırmızı boyalıdır. Düz damı taşıyan ağaç direkler ve bazı yapıların iki katlı olduğunu gösteren merdivenlere rastlanmıştır. Ölülerinin yerleşim dışına gömülmesiyle Çatalhöyük’ten ayrılır.

Hacılar ‘da da hemen her evde bulunan kilden tanrıça tasvirleri ayakta ya da otururken gösterilmiştir. Hacılar’ın iyi pişirilmiş, perdahlı çanak çömlekleri, kırmızı, kahverengi, kırmızımsı sarı renklerdedir. Seramikler arasında kırmızı astarlı, çok iyi perdahlı kadın başı biçiminde bir kap ile hayvan biçimli tören kapları ilginç örneklerdir. Bazı bitki kalıntıları ile boynuzun bir tarafına kakılan çakmaktaşı parçalarından yapılmış oraklardan anlaşıldığına göre Hacılar insanları tarımsal üretim yapmışlardır. Diğer taraftan, yün eğirme aletlerinin altına bağlanan toprak ağırşakların bulunuşu dokumacılığa işaret etmektedir.