15 Mayıs 2020 Cuma

ANKARA GENÇLİK PARKI


1940-1950 yıllarının en gözde eğlen dinlen mekânlarından biri olan Ankara Gençlik Parkı belleğimin derinliklerinde yer almış. Ben 1963 yılında tanıdım Gençlik Parkı’nı. Tekrar yazmaya başlayınca da 57 yıl öncesine götürdü hafızam beni. 

Parktaki gölet ve etrafındaki dinlenme yerleri, çay bahçeleri, gazinolar bir anlamda güncel sosyal yaşamın karşılaşma ve buluşma mekânları olarak kurulmuştu. Bu eğilim kendini epeyce bir süre taşımış, Ankara için geleneksel bir kullanım özelliğine doğru geliştirmişti. Ankaralıların yanı sıra benim hafızamda da Gençlik Parkı kent içi dinlenme yeri, nikâh salonu, Göl Gazinosu, Zeki Müren’in ve meşhur sanatkarların izlendiği gazinolar, göl kenarı çay bahçeleri, sandalla gölde dolaşma eylem ve görüntüleri ile yüklenmişti.

1963 yılında İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Müzik Seminerinden, Müzik ve Resim Öğretmenlerimin bütün itirazlarına rağmen, öğretmenler kurulunca Ankara Yüksek Öğretmen Okuluna seçilmiştim. Eylül ayının ikinci haftasında Ankara Atatürk Lisesi bahçesine girmiş, çevreye göz gezdirdikten sonra idareye girmiştim.

Böylelikle Lise son sınıf ve üniversite eğitimim Ankara’da gerçekleşti. Parasız yatılı öğrenci olmanın yanı sıra ayda 35 lira harçlık almamıza rağmen sinema, tiyatro ve konserler için yeterli gelmiyordu. Sosyal etkinliklere katılım için gerekli olan paranın bir bölümünü de yaz aylarında Ankara’da çalışarak kazanıyordum. Gençlik Parkı kafa dağıtmak için sıkça uğradığımız mekânlardan biriydi. 

Göletin kenarındaki banklardan birine, Göl Gazinosu ve sanatçıların seslerini duyacak şekilde bazen yalnız bazen de arkadaşlarla otururduk. Akşamları oturduğumuz bu banklarda, suda yansıyan gökkuşağı renklerini, gazinodan gelen popüler müzik seslerini dinleyerek hayallere dalardık. Hayallerimizde parlak gelecek günlerimiz olurdu. Bazı akşamlarda da vatanı ve milleti kurtarmak için projeler üretirdik. Bazen de Genç Cumhuriyetimizi kuruluş yıllarına, bozkır olan Ankara’nın ilk günlerine yolculuk yapardık.

Genç Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları, tarih sonrası yıpranmış, nüfusu azalmış, fakirleşmiş Ankara, yepyeni bir kimliğe bürünmeliydi. Öncelikle konut ve ulaşım sorunları çözülmeliydi. İstasyondan Ankara Kalesine giden ana yol genişletilmiş ve çevresinde bir dizi kamu binaları yapılmıştı. Dönemin ünlü mimarlarından Vedat Tek, İstanbul’dan Ankara’ya getirilmişti, Ulus’taki Eski Meclis binası ile, karşısındaki Ankara Palas Otelinin tasarımlarını yapmıştı. Vedat Beyin İstanbul’a dönmesi üzerine, yerini Mimar Kemalettin Bey almış ve projelerin yürütülmesini sağlamıştı.

Daha ilk yıllardan itibaren, Ankara’nın genişlemesinin, güneyde Yenişehir ve Çankaya Köşküne doğru; doğuda ise Cebeci ve Dikimevi tarafına doğru olması düşünülmüştü. Bütün çağdaş başkentlerde olduğu gibi, batılı kentlerde var olan “Kent Parkları” Ankara’da da yaratılmak istendi.

Osmanlının Başkenti İstanbul bu bakımdan oldukça zengin bir kent idi. Emirgan Korusu başta olmak üzere Hıdiv Kasrı, Beykoz Kasrı, Maslak Kasırları, Ihlamur Kasrı, Aynalıkavak Kasrı ve sayamadığımız nice koru ve kasırlar kent parklarının bir parçası olarak yerini almıştı. Cumhuriyetin Başkenti Ankara da üzerine düşeni yapmalı idi. Parkı projesi, aynı zamanda, 1923’ten başlayan ve sürekli hale gelen kentleşme hareketinin bir devamı olacaktı.

Bu yaklaşımla ve modern bir kentte olması gereken su ve yeşil birlikteliğini hayata geçirmek üzere inşa edilmiş ilk alan Gençlik Parkı’dır. Kentin Ulus’tan Kızılay’a gelişme yönünde 28 hektar bir alanda yer alan Gençlik Parkı, İncesu Deresi’nin ıslah edilmesi ile oluşturulan havuzu ile Ankaralılara her alanda eşsiz deneyimler sunan bir mekân haline gelmiştir.

Parkın havuzu içinde yer alan iki adadan birisi eğlence amaçlı kullanılan Göl Gazinosu’dur. Kullanıma açıldığı tarihten başlayarak batı tarzı müzikli programların yapıldığı bir mekân olan gazino, 1950’li yıllarda dönemin politik tercihlerine bağlı olarak batı tarzı müziğin yanı sıra alaturka müziğin de dinlenebildiği bir yer haline gelmiştir.

İnşasına 1936 yılında başlanmış olan Gençlik Parkı 19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açılmış, 1944 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için havuzunda yüzme, kürek ve yelken yarışları düzenlenmiştir. 1951 yılında parkın içine bir Lunapark kurulmuş, 1957 yılında parkı dolaşan iki minyatür tren- Mehmetçik ve Efe- hizmete girmiştir. Gençlik Parkı açıldığı tarihten başlayarak uzunca bir süre Ankaralılar tarafından çok yoğun kullanılan simge mekânlardan birisi olmuştur.

Gelişmesi ve yapımını anımsayalım.  İncesu Deresi’nin taşkın alanı düşünülen park projesi için uygun mekânlardan biri idi. 270 000 metrekarelik bu bataklık arazi şehrin büyük park ihtiyacını karşılamak üzere düşünülmüştü. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Gençlik Parkı’nın yapımı için 1935 yılında 600 000 lira tahsis edilir. O yıllar için oldukça büyük bir paradır parkın yapımı için ayrılan para.

Ankara’nın Nüfusu 122 bin 270 olup, çevresi boş otluk   araziyle çevrilidir. Susuzluk çeken Ankara için park öylesine önemli bir projedir ki her türlü fedakârlık göze alınır ve bütçede önemli bir kalem tutan 600 000 lira ayrılır. 1939’da inşaata başlanır ve 19 Mayıs 1943’te Gençlik Parkı, Başbakan, Meclis Başkanı, Bakanlar ve milletvekillerinin bulunduğu bir törenle açılır. Gençlik ve Spor Bayramında açılan bu parka yakışan ad da ‘’Gençlik Parkı’’ olacaktır.

Gençlik Parkı kısa sürede Başkentlilerin sosyal yaşamında önemli bir yere oturur. Hafta sonu aktiviteleri, memur ailelerinin gazino ve piknik keyifleri giderek yeşeren bu büyük havuzlu parkın etrafında sürmeye başlar. Semaverde çay keyifleri, İstanbul’un en gözde ses sanatçıları parktaki Gar Gazinosu’nda, Başkent’in ilk sahiplerini ağırlar. Parkın büyük havuzundan sandallarla gezmek dışında yüzmek ve diğer sportif etkinlikler için de yararlanılır. Ankara’nın geçmişinde bozkır var.

Cumhuriyet Dönemi o günün şartları ve anlayışında modern bir kent yaratmayı önüne koymuş. Bu fikrini bir toplumsal proje olarak ortaya koymuştur. Bir başkent yaratılırken coğrafyasından da faydalanılmıştır. Gençlik Parkı, belki nehir kenarlarındaki Avrupa başkentleri gibi değilse bile o günün sınırlı şartlarında hatırı sayılır büyüklükte bir park olarak karşımıza çıkar. 

1957 yılında TCDD tarafından parkı dolaşan iki minyatür tren işletilmeye başlandı. Daha sonra park içerisinde nikâh salonu kuruldu. Parkın içinde etrafı geniş yeşil alanlarla kaplı, önceden kayıkla gezilebilen, geniş bir havuz bulunmaktaydı. 1960′lı yılların başına kadar havuzda su sporları yapılıp, konserler verilmekteydi. Ayrıca havuz çevresindeki aile gazinolarında dönemin en ünlü Türk Sanat Müziği solistleri program yapmaktaydı. Bu programlardan bazılarına katılma ve izleme olanağı bulmuştum. 1974 yılında, kayıkla gezilebilen havuzdaki Göl Gazinosu’nda ünlü solistlerin programlarını izlediğimi anımsıyorum.

Gençlik Parkı 1980’li yıllarda yukarıda sayılan niteliklerini kaybetmiştir. Bu nedenle de bakımsız bırakılmış ve giderek kent içinde park niteliğini kaybetmiştir. Ortadaki göletin etrafında özensiz olarak çay bahçeleri ve gazinolar yapılanmıştır. Mekân park olmaktan çıkmış ve bir getirim kapısı haline gelmiştir. Parktaki boş alanlar bir proje dâhilinde değil, gündelik kararlarlarla yapılandırılmıştır.  Parkın yoğun bir bozulmaya uğraması ortaya çıkan olumsuz manzaranın sonuçları gibidir. 1980′li yılların başında minyatür trenler kaldırılmış ve bu dönemden sonra halkın ilgisini giderek kaybeden park, günümüzde yenilenerek 30 Ağustos 2009 ‘da tekrar açıldığı şimdiki sürece gelinmiş oldu.

Ankara’da yaşadığım 46 yıllık süre içerisinde mesire yeri olarak kullandığım yerlerden biri olan Gençlik Parkı’nı tekrar görmek ve paylaşmak istedim.