21 Nisan 2020 Salı

BAŞKENT ANKARA


Ankara… Ankara… Güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara,
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara güzel Ankara.

Dizeleriyle tanımıştım sanal olarak Ankara’yı. 1963 yılında Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne geldiğimde gerçek Ankara ile karşılaştım. 1969 yılına kadar öğrenci olarak kaldım Ankara'da. Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ni, Ankara Atatürk Lisesi'nde Konuk okul olarak bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Fizik bölümünde 5 yıl lisans öğrencisi olarak bulundum.

Bir yıl gecikme ile okullar bitti ve 1969-1970 öğretim yılında Isparta'da, Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu'nda, Matematik-Fizik öğretmeni olarak göreve başladım. 1972 yılı Ocak ayında, görülen lüzum üzerine bakanlık emrine alınmamla birlikte, tekrar Ankara’ya döndüm. 57 yıl daha Ankaralı olarak yaşadım. Ankara’yı tanımak ve tanıtmak boynumun borcudur diye düşündüm. Haydi, başlayalım öyleyse…Ankara, Türk gezginlerle birlikte, Ankaralı olanların da biraz ihmal ettiği bir başkent. Buna karşılık yabancı gezginlerin daha iyi tanıdığı bir kent olgusu karşımıza çıkıyor. Ben de gezgin olarak Ankara'ya geldiğimde tanımaya başladım bu kadim kenti.

Tarihi M.Ö 4000 yıllarına kadar uzanan Ankara, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte ülkemizin başkenti olur. Sahip olduğu manevi coğrafyanın üzerine inşa edilerek bu günkü görünümüne ulaşır. Coğrafi olarak Türkiye'nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve Batı Karadeniz Bölgesi'nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya, Eskişehir illeri ile çevrilidir.

Ankara'nın başkent olarak ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve buna paralel olarak da günümüzde Türkiye'nin, 6 milyona yaklaşan nüfusuyla, ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmasına rağmen, nüfusunun sadece %3'ü köylerde, %70'i ise il merkezinde yaşar.

Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır, tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır.

Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım-haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2'si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikle tekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır.

Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye'nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara'da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur.



İlin ulaşım altyapısı başkent eksenlidir; buradan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla Türkiye'nin diğer şehirlerine ulaşılır. İlin Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi ve kedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam'ın maden suları ise ülke çapında tanınır. 

Ankara ve çevresi tarih öncesi çağlardan itibaren sürekli olarak yerleşim görmüştür. Ankara'nın bilinen tarihi Paleolitik Çağa kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergani, Lodumlu ve Maltepe'de rastlanmıştır. Kent merkezindeki ilk yerleşmenin Ankara Kalesi'nin bulunduğu bölge olduğu tahmin edilmektedir. İlkçağ kentleri için zorunlu olan üç koşul Ankara'da mevcuttu. Güvenlik açısından ulaşılması zor olan sarp kayalıklı tepe, gıda gereksinimi için Çubuk Ovası ve su için de Hatip Çayı.


Ankara il sahası tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalı ların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır.

Yıldırım Bayezid'in Timurlenk'e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır. 1402’de yapılan Ankara savaşı ve 1403’te Timur’un Ankara’yı terk edişinden sonra, Bayezıd’ın beş oğlundan dördü arasında uzun bir süre taht kavgaları sebebiyle, Ankara şehzadeler arasında el değiştirmiştir.

11 yıl süren ve Fetret Devri olarak bilinen siyasi karışıklıklar nedeniyle Ankara ekonomisinin gelişmesi durmuş, üretim azalmış, bölgeler arası ticaret zayıflamış ve nüfus artışı durmuştur. Fetret Devri’nden sonra Osmanlı hâkimiyeti devam etmiştir. 16. yüzyıldan 19. yüzyıl sonlarına kadar, önceleri sancak sonraları ise eyalet merkezi olarak bölgenin yönetiminde önemli bir yer tutmuştur.

27 Aralık 1919 yılında Mustafa Kemal'in An­kara'ya gelmesiyle kentin geleceği değişti. Kurtuluş Savaşı sürecinde, 23 Nisan 1920'de, Büyük Millet Meclisi açıldı. 13 Ekim 1923' de Ankara başkent ilan edildi ve 29 Ekim 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında An­kara bozkırın ortasında çorak, bakımsız, sıtmalı bir kasaba görünüşlü kentti. Yaklaşık nüfusu 30. 000 dolaylarındaydı. Ankara aradan geçen 100 yıl sonrasında hızla gelişerek modem ve çağdaş bir kent olmuştur.

2 yorum: