15 Nisan 2020 Çarşamba

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ ASUR TİCARET KOLONİLERİ


Asur Ticaret Kolonileri Çağı başlangıcı aynı zamanda Anadolu’da yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı’nın başlangıcıdır. M.Ö.1960 yıllarında Kuzey Mezopotamya’daki Eski Asur Devleti, Anadolu ile gelişmiş bir ticaret sistemi kurmuştu. Bu dönemde Anadolu’daki çoğunluğu Geç Hattiler’in ya da yerli halkın oluşturduğu feodal şehir krallıkları oluşturuyordu. 

Mezopotamyalılar, Asur’un öncülüğünde, Kuzey komşuları ile geniş ve sistemli ticari ilişkiye girdiler. Beraberlerinde Anadolu’ya yabancı olan dillerini, çivi yazılarını ve silindir mühür geleneğini getirdiler. Böylece, Anadolu M.Ö. 1950 yıllarından itibaren yazılı tarih çağlarına girmiş oldu. Tüccarlar gidiş ve gelişlerinde ulaşım aracı olarak eşek kervanları kullanıyorlardı. Anadolu’ya gelirken kullandıkları yol; Diyarbakır, Malatya, Urfa, Maraş ya da Adana’yı İç Anadolu’ya bağlayan Toros Dağları arasındaki geçitler idi.

Ticaretin temelini Asur’dan Anadolu’ya getirilen kalay, keçi kılı, dokuma ürünleri, elbise kumaşı, süs eşyası, bazı kokular karşılığında satın alınan altın, gümüş eşya oluşturuyordu. Politik veya askeri amaçları olmayan bu tüccarlar yaptıkları iş karşılığında Anadolu Beylerine vergi ödüyorlardı. Vergi ve Karumlara ödedikleri vergi karşılığında, Anadolu beylerinden iş yerlerinin, mallarının ve yollarının korunma hakkını elde etmişlerdi. 

Asurlu Tüccarlar, Anadolu beylerinin oturduğu şehirlerin dışındaki pazar mahallelerine yerleşmişlerdi. Günümüzün devasa alışveriş merkezlerini andıran yapılar oluşturmuşlardı. Sayıları yirmiye yakın pazarların organize oldukları ve “Karum” adını verdikleri mekânları vardı. Kültepe’de, aşağı şehirde kurulmuş Kaniş Karum’u bunların merkezi durumundaydı. Anadolu Karumlarının hepsi Kaniş Karum’una, o da Asur’a bağlı idi. Ticaret yapmak amacı ile Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar Karum’da yerli halk ile yaşamışlar ve zamanla Anadolu’da koloniler kurmuşlardı.

Koloni Çağında çömlekçi çarkı yaygınlaşmış, yazılı tarih başlamış ve Hititler tarih sahnesine çıkmışlardır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki sergide, Koloni Çağı’nın eserleri arasında; üzerinde Kaniş Kralı Anitta’nın adı çivi yazısı ile yazılı olan tunç hançeri, Hititçe adı Kubaba olan bereket tanrıçasının fildişi, fayans, kurşun ve pişmiş toprak örnekleri de yer alır. Bu son örnekler Eski Hitit Sanatının doğuşu göstermektedir.

Bu çağın sanatı mühürler, heykelcikler, kalıba dökülmüş kurşun tanrı ve tanrı ailesi figürinleri ve törensel içki kapları ile temsil edilmiştir. Kurşun figür inlerdeki tanrıların kıyafetleri, silahları, başlıkları, stil özellikleri Hitit tanrılarıyla karşılaştırıldıklarında, tanrıların başlık biçimi, boynuzları, silahları, kemer ve kısa etekleri Hitit sanatının tanıdığımız özellikleridir.

Arkeolojide, genellikle boynuz veya hayvan başı biçimindeki içki kadehi olarak tanımlanan Ritonlar ise aslan, antilop, domuz, kartal, kedi, çarık ve salyangoz gibi çeşitli biçimlerde yapılmışlardır. Ayrıca müze sergisinde formlarını Eski Tunç Çağı’ndan alan ve bu çağda en güzel örnekleri vermiş olan, parlak, metal görünümlü gaga ağızlı testiler, çaydanlıklar, çok kulplu iri meyvelikler yer alır. Müzede ayrıca Asur Ticaret Kolonileri Çağı eserleri arasında Anadolu’ya komşu olan ülkelerin tarihini aydınlatan mühür baskıları ile çivi yazılı önemli belgeler de bulunmaktadır.