ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ ASUR TİCARET KOLONİLERİ
Asur Ticaret Kolonileri Çağı başlangıcı aynı zamanda
Anadolu’da yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı’nın başlangıcıdır. M.Ö.1960
yıllarında Kuzey Mezopotamya’daki Eski Asur Devleti, Anadolu ile gelişmiş bir
ticaret sistemi kurmuştu. Bu dönemde Anadolu’daki çoğunluğu Geç Hattiler’in ya
da yerli halkın oluşturduğu feodal şehir krallıkları oluşturuyordu.
Mezopotamyalılar, Asur’un öncülüğünde, Kuzey komşuları ile
geniş ve sistemli ticari ilişkiye girdiler. Beraberlerinde Anadolu’ya
yabancı olan dillerini, çivi yazılarını ve silindir mühür geleneğini
getirdiler. Böylece, Anadolu M.Ö. 1950 yıllarından itibaren yazılı tarih
çağlarına girmiş oldu. Tüccarlar gidiş ve gelişlerinde ulaşım aracı olarak eşek
kervanları kullanıyorlardı. Anadolu’ya gelirken kullandıkları yol; Diyarbakır,
Malatya, Urfa, Maraş ya da Adana’yı İç Anadolu’ya bağlayan Toros Dağları
arasındaki geçitler idi.
Ticaretin temelini Asur’dan Anadolu’ya getirilen kalay, keçi
kılı, dokuma ürünleri, elbise kumaşı, süs eşyası, bazı kokular karşılığında
satın alınan altın, gümüş eşya oluşturuyordu. Politik veya askeri amaçları
olmayan bu tüccarlar yaptıkları iş karşılığında Anadolu Beylerine vergi
ödüyorlardı. Vergi ve Karumlara ödedikleri vergi karşılığında, Anadolu
beylerinden iş yerlerinin, mallarının ve yollarının korunma hakkını elde
etmişlerdi.
Asurlu Tüccarlar, Anadolu beylerinin oturduğu şehirlerin
dışındaki pazar mahallelerine yerleşmişlerdi. Günümüzün devasa alışveriş
merkezlerini andıran yapılar oluşturmuşlardı. Sayıları yirmiye yakın pazarların
organize oldukları ve “Karum” adını verdikleri mekânları vardı. Kültepe’de,
aşağı şehirde kurulmuş Kaniş Karum’u bunların merkezi durumundaydı. Anadolu
Karumlarının hepsi Kaniş Karum’una, o da Asur’a bağlı idi. Ticaret yapmak amacı
ile Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar Karum’da yerli halk ile yaşamışlar ve zamanla
Anadolu’da koloniler kurmuşlardı.
Koloni Çağında çömlekçi çarkı yaygınlaşmış, yazılı tarih
başlamış ve Hititler tarih sahnesine çıkmışlardır. Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’ndeki sergide, Koloni Çağı’nın eserleri arasında; üzerinde Kaniş Kralı
Anitta’nın adı çivi yazısı ile yazılı olan tunç hançeri, Hititçe adı Kubaba
olan bereket tanrıçasının fildişi, fayans, kurşun ve pişmiş toprak örnekleri de
yer alır. Bu son örnekler Eski Hitit Sanatının doğuşu göstermektedir.
Bu çağın sanatı mühürler, heykelcikler, kalıba dökülmüş
kurşun tanrı ve tanrı ailesi figürinleri ve törensel içki kapları ile temsil
edilmiştir. Kurşun figür inlerdeki tanrıların kıyafetleri, silahları,
başlıkları, stil özellikleri Hitit tanrılarıyla karşılaştırıldıklarında,
tanrıların başlık biçimi, boynuzları, silahları, kemer ve kısa etekleri Hitit
sanatının tanıdığımız özellikleridir.
Arkeolojide, genellikle boynuz veya hayvan başı biçimindeki
içki kadehi olarak tanımlanan Ritonlar ise aslan, antilop, domuz, kartal, kedi,
çarık ve salyangoz gibi çeşitli biçimlerde yapılmışlardır. Ayrıca müze
sergisinde formlarını Eski Tunç Çağı’ndan alan ve bu çağda en güzel örnekleri
vermiş olan, parlak, metal görünümlü gaga ağızlı testiler, çaydanlıklar, çok
kulplu iri meyvelikler yer alır. Müzede ayrıca Asur Ticaret Kolonileri Çağı
eserleri arasında Anadolu’ya komşu olan ülkelerin tarihini aydınlatan mühür
baskıları ile çivi yazılı önemli belgeler de bulunmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder