10 Nisan 2020 Cuma

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ KALKOLİTİK ÇAĞ


Geç Neolitiğin bir devamı olan Kalkolitik Çağ, İ.Ö 5400-3000 yılları arasını kapsamaktadır. Taş aletlerin yanında bakırın da kullanılmaya başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılmıştır. Kalkolitik Çağ da Neolitikte olduğu gibi; Erken, Orta ve Geç olmak üzere üç evrede incelenir.


Erken Kalkolitik Çağ

Anadolu’da, bugüne kadar tanınan en gelişmiş Erken Kalkolitik kültür Hacılarda karşımıza çıkmaktadır. Kare ya da dikdörtgen planlı, taş temelli, kerpiç yapılar düz damlıdır. Evler arasındaki dar sokakları ve yerleşmenin etrafını çevreleyen kerpiç koruma duvarı ile Hacılar bir kent görünümündedir. Bitişik düzendeki evlere geniş avludan açılan kapılardan girilir. Evlerdeki geniş mekânlarda küçük bir kutsal alan, işlik, kuyu ve çanak çömlek atölyeleri bulunmaktadır. Bu düzen, günümüzde de Anadolu’nun birçok kasabasında uygulanmakta.  

Kentleşme ile geniş ve kapalı avlu uygulaması yok olmaktadır. Hacılarda, bu çağın en belirgin özelliği, el yapımı, boyalı çanak çömleğin kullanılmış olmasıdır. Hacıların Erken Kalkolitik Çağa ait kazı katlarında; teknik ve form açısından ileri bir düzeye erişmiş parlak perdahlı, tek renkli çanak çömlekler bulunmuştur. Bunların yanı sıra zengin bezeklere sahip boyalı çanak çömlekler de sonraki yıllarda, giderek artış göstermektedir 

Boyalı olanlarda; krem ya da pembemsi sarı renkte zemin üzerine, kırmızımsı kahverengi ile yapılmış geometrik motiflerle bezenmiştir. Oval ağızlı kâseler, küre gövdeli çömlekler, iri vazolar, dikdörtgen çanaklar, küpler ve testiler değişik kap formları arasındadır. Neolitik Çağın devamı olan pişmiş toprak tanrıça heykelciklerinin çoğu oturur durumda ve daha şematik olarak yapılmıştır. Taş, kemik ve az sayıdaki bakır eşya da aynı geleneğin devamıdır. 

Orta Kalkolitik Çağ


Anadolu medeniyetleri Müzesi’nde Doğu Anadolu’nun Orta Kalkolitik Çağı, Tilkitepe malzemeleri ile temsil edilmektedir. Van Gölünün güney-doğusundaki Tilkitepe ’de yapılan kazılarda, kazı yapılan yıllarda kazı tekniklerinin gelişmemiş olması, mimari kalıntılar tam saptanamamıştır. Yine de üstteki I. tabakada yuvarlak biçimli yapıların varlığı anlaşılmıştır. Yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılmıştır. Yapılarda taş, su basman ve temel yoktur. 
En alttaki III. tabakada; Halaf Dönemi boyalı ve yalın malları bulunmuştur. Obsidyen aletler ve hammaddelerin yanı sıra Halaf seramiği olarak adlandırılan boyalı çanak çömleklere de rastlanmıştır. Yüzeyden 6-7,5 m derinlikteki tabakada ortaya çıkan bu boyalılar; Halaf Boyalılarını anımsatmaktadır.  

Kâse; şişkin gövdeli dışa dönük ağızlı çömlek, boyunlu çömlek; keskin omurgalı çömlek gibi biçimler vardır. Bezeme olarak da boğa başları, bant, dalgalı hatlar, birbirini kesen çizgiler gibi motifler vardır. Tarım gelişimi ve köy yaşamının başlangıcından yazının ortaya çıkışına kadarki dönemin ünlü yerleşim bölgelerine örnek olarak. Samarra, Halaf ve Hasuna verilebilir. 

Bu dönemde her kent aynı zamanda ayrı bir kültürel tarz ortaya sunmaktaydı. Bu kentlerin ortak yönü konutların ortaya çıkışıdır. Yine de konutların mimari tarzı kentten kente değişiklik gösterir. İ.Ö. 5500-5000 dolaylarında Mezopotamya’da öne çıkan iki kültür kuzeyde Halaf kültürü ve güneyde Ubaid (Obeyd) kültürleridir.

Geç Kalkolitik Çağ 


Geç Kalkolitik Çağın Batı Anadolu’daki önemli yerleşme birimlerinden biri de Beycesultan’dır. Denizli iline bağlı Çivril İlçesinin 5 km. güneydoğusundaki bu yerleşim yerinde saptanan 40 yapı katından Geç Kalkolitik Çağa ait olduğu anlaşılmıştır. Dikdörtgen planlı kerpiç yapıların bazıları uzun olup, MEGARON tipini andırmaktadır. Yapıların içinde duvarlara destek görevi yapan payeleri, ocak yerleri, duvar kenarlarında sekileri, içleri sıvalı silo / erzak bölümleri bulunmaktadır. Beycesultan’da bir çömlek içinde ele geçmiş olan gümüş yüzük, bakır aletler, hançer parçası ve üç iğne maden aletler bakımından önemli bir grubu oluşturur. 
Geç Kalkolitik Çağ seramiği gri, siyah, kahverengi zeminli ya da bu renkler üzerine beyaz geometrik boyalı, bazıları çizi bezelidir. İç Anadolu’nun kuzey kesiminde bugüne değin karşılaşılan en eski yerleşim Geç Kalkolitik Çağa aittir. Bunlardan biri, Yozgat İl’inin 67 km güney-doğusunda bulunmakta olan Alişar ’dır. 

Alişar Hüyük’te yapılan kazılardan anlaşıldığına göre, Alişar’a; Bakır Çağ’ında M.Ö. 4. binyıl ile M.Ö. 1. binyıl arasında yerleşilmiştir. İ.Ö. 3. binyıldaki Erken ve Orta Tunç çağında Alişar surlarla çevrili olup, bölgenin en önemli kenti olarak biliniyor. Güneyindeki Kaniş (Kültepe) gibi, M.Ö. 2. binyılda Asurlu tüccarların geldiği bir ticaret merkezi olmuş.  

Alişar’daki en eski yerleşke Kalkolitik sonlarına, yani İ. Ö. 3200 yıllarına tarihlendirilmektedir. Bazı araştırmacılara göreyse İlk Tunç Çağı’nın ilk evresine ait olmalıdır. Bu dönemde yalnız tepeye yerleşilebildiği, “teras” alanında henüz bir yerleşme olmadığı anlaşılmıştır. Tepenin en altındaki sekiz yapı katı Alişar sıfır olarak tanımlanmakta ve Kalkolitik çağa ait kültür belgelerini içermektedir. Yozgat’ın yaklaşık 105 km kuzeyindeki Çorum ili, Alaca ilçesinin Höyük köyündeki Alacahöyük bulunmaktadır.  Alacahöyük’te yapılan kazılarda 15 – 9. katlarının Geç Kalkolitik Çağın sonuna ait olduğu anlaşılmıştır.  İki yerleşim yerinde de dikdörtgen planlı kerpiç yapılara ait kalıntılar ve kahverengi, siyah, koyu gri renklerde çanak çömleklere rastlanmıştır.


Tek renkli olan seramiklerin bazısı çizi ya da oyma bezeklidir. Kap formları arasında meyvelikler, maşrapalar ve küpler çoğunluktadır. Kalkolitik Çağ’da Anadolu’da ölü gömme adetleri bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Ölüler yerleşim yeri içine veya yerleşim yeri dışına toprak, küp ya da taş sanduka biçimli mezarlara gömülmüş, yanlarına ölü hediyesi olarak çanak, çömlek, süs eşyası ve silahlar bırakılmıştır. 

Kalkolitik Çağ’da Anadolu’da ölü gömme adetleri bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Ölüler yerleşim yeri içine veya yerleşim yeri dışına toprak, küp ya da taş sanduka biçimli mezarlara gömülmüş, yanlarına ölü hediyesi olarak çanak, çömlek, süs eşyası ve silahlar bırakılmıştır. Konya ili, Karaman ilçesinin 13 km. kuzey-doğusundaki Kalkolitik Çağ yerleşim yeri olan Canhasan’da bu çağın üç evresi saptanmıştır. 

Konya Ovasını Çukurova’ya bağlayan doğal yol üzerindeki konumu gereği Canhasan, bu bölgeler arasındaki ticari ve kültürel bağlantıyı sağlayan bir yerleşim yeri durumundadır. Hacılara benzer dikdörtgen planlı evlerin duvarları geometrik motifli resimlerle bezelidir. El yapımı, ince çeperli seramik krem ya da devetüyü astarlıdır. Tek renkliler yanında kırmızı ya da siyah renk boyalılar ve bazıları beyaz bir madde ile doldurulmuş çizi bezekli olanlar vardır. Bakırdan bir bilezik, topuz ya da asa başı ile bazı bakır parçalar Canhasan’ın önemli bakır buluntuları arasında yer alırlar.