23 Nisan 2020 Perşembe

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ANKARA



Payitaht İstanbul’dan Başkent Ankara’ya, İmparatorluktan Cumhuriyete giden ve 19 Mayıs 1919’da başlayan süreçte Ankara hem işgalden kurtarılmanın karar merkezi hem de yeni kurulan devletin çağdaşlaşma atılımlarının merkezi olmuştur.

23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini açıp, çocuklara armağan ettikten sonra, 13 Ekim 1923 tarihinde ‘’Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir.’’ Kanun maddesi kabul edilmişti. Bu tarihten sadece 16 gün sonra, 29 Ekim 1923 Pazartesi günü ‘’hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’’ dendikten sonra doğan devletin adının ‘’cumhuriyet’’ olduğu kabul edilmiş ve ülkeye duyurulmuştu.

Ankara’nın ‘’Başkent’’ ve Yeni Türkiye Devleti’nin yönetim şeklinin ‘’Cumhuriyet’’ olduğu Nutuk’ta Mustafa Kemal tarafından bu şekilde belirtilmişti. Belirtilmişti ama hiç kimse yoksulluklar içinde, sosyal yaşamı olmayan, evsiz, yolsuz, elektriksiz, susuz ve kıraç bu Anadolu kasabasını benimsememişti.  Yabancı devletlerin büyük bir bölümü elçiliklerini İstanbul’da tutmaya devam ediyorlardı. Bu olumsuzluklara rağmen Ankara hızla yapılanmaya başlamıştı. Başta Meclis binaları olmak üzere fakülteler, sergi, konser ve tiyatro salonları, konservatuvar, spor tesisleri, hipodrom ve yeşil alanların yapı gerçekleştiriliyordu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarındaki toplumsal ve mekânsal yapıdaki dönüşüm noktalarından ilki ve en önemlisi, Ankara’nın Başkent olması kararıdır. Cumhuriyet ile yaratılacak yeni kültürün bütün ülkeye yaygınlaştırılacağı ve örnek alınacağı yer Ankara ‘dır. Yeniyi, çağdaşı ve geleceği, Ankara’daki toplumsal ve mekânsal dönüşümler belirleyecektir. Tarih sonrası yıpranmış, nüfusu azalmış, fakirleşmiş Ankara, yepyeni bir kimliğe bürünmeliydi. 
Öncelikle konut ve ulaşım sorunları çözülmeliydi.  Bunun için, Ankara’nın yeniden yapılanması ve modern bir kente dönüşmesi gerekiyordu. Bu nedenle, kentin ivedilikle yapılanması için yeni imar yasaları çıkarıldı. İstasyondan Ankara Kalesine giden ana yol genişletilmiş ve çevresinde bir dizi kamu binaları yapılmıştı. Dönemin ünlü mimarlarından Vedat Tek, İstanbul’dan Ankara’ya getirilmiştir. Mimar Vedat Tek, Ulus’taki Eski Meclis binası ile karşısındaki Ankara Palas Otelinin tasarımlarını yapmıştır. Vedat Beyin İstanbul’a dönmesi üzerine, yerini Mimar Kemalettin Bey almış ve projelerin yürütülmesini sağlamıştır. Daha ilk yıllardan itibaren, Ankara’nın genişlemesinin, güneyde Yenişehir ve Çankaya Köşküne doğru; doğuda ise Cebeci ve Dikimevi tarafına doğru olması düşünülmüştür.

1920’li yıllarda, Ankara’nın yeniden yapılanması çabalarına katkıda bulunan başka mimarlar da olmuştur. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim görevlisi olan İtalyan Mimar Giulio Mongeri ve Mimar Kemalettin’in öğrencilerinden biri olan Arif Hikmet Koyunoğlu da Ankara’ya gelip, yeni oluşuma katkıda bulunanlardır. Ulus Meydanı ile Yenişehir arasındaki ana yol çevresinde; birçok bakanlık binasının yanı sıra banka binaları da yapılmıştır. İtalyan Mimar Mongeri ’nin tasarımı olan binalardan; Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, Osmanlı Bankası, Tekel Başmüdürlük ve Ulus’taki İş Bankası binaları yapılmıştır.

Ayrıca; Arif Hikmet Koyunluoğlu’nun tasarımı olan binalar, Türk Ocağı, Etnografya Müzesi ve eski Dışişleri Bakanlığı binaları da Çankaya’ya uzanan ana yol üzerinde, bu günkü Atatürk Bulvarı çevresinde yerini almıştır. Bina tasarımları 20. yüzyıl başlarında İstanbul’da gelişen Mimari üslup ya da yapım biçimidir.

Bunlar; geniş saçaklı çatıları, kuleleri ve çıkmalarıyla, geleneksel Osmanlı Mimari tarzını taşırlar. Cephelerinde; Çini ve taş kabartma motiflerini kullanan birbirine benzer yapılardır. Bütün bu yapılar, Birinci Ulusal Mimarlık Üslubu olarak tanımlanmış. 1920-25 yılları arasında Ankara, plansız ve programsız olarak büyümüştür. Ankara ‘daki imar denetimini sağlamak amacıyla yapılan birçok plan denemesinden sonra; geniş ve kapsamlı bir Ankara planı için, 1927 de, Uluslararası bir yarışma düzenlenmişti.

Uluslararası yarışmayı kazanan ünlü Alman Şehir Mimarı Hermann Jansen, 1928-32 yıları arasında, kendi adıyla anılan planı hazırlar. Çağdaşı ve geleceği simgeleyecek Ankara’da, bu dönüşümün en iyi algılanabileceği yer ise Atatürk Bulvarıdır. Ankara Kalesi ve civarındaki dokuyu koruyarak, ancak bu doku ile bağlantılı olan ve çok daha geniş alanlara yayılan yeni yerleşim ve yapılaşma planını uygulamaya sokar.


Jansen, bu adı var kendi yok Anadolu Kasabasından, çağdaş bir Başkent yaratmak için kolları sıvar. Hiç durmadan tekrarladığı” biliyorsunuz, Avrupa Kentlerinin hemen hepsi, motor ve motorlu taşıtlardan önce yapılmıştır.” sözüdür.  Jansen’e göre,” motorlu taşıtlar, eski anlayış ve kuraları alt üst etmiştir. Kentlerin, insanlarla birlikte taşıtların da hareket edebilecekleri ve konaklayabilecekleri kent yapılaşmaları gerekmektedir.”

Otomobiller için ayrılmış çok geniş bir bulvar, bu bulvara açılacak caddeler, her caddeyi de bir bloğa bağlayacak yan yolların yapılması gerekir. Kapıları caddelere değil de yan yollara açılacak bahçeli evler, apartmanlar yapılmalıdır. 

Ankara’nın tamamında; dokuyu bozmayacak şekilde düzenlenecek alt ve üst geçitler yardımıyla, trafik memurlarının bulunmayacağı ve trafiğin düzen içinde akacağı işlek yollar oluşturulacaktır. Yollar boyunca ağaçlar dikilecek, modern kentleşmenin gereği, dört katlı evler yapılacak ve çok katlı yapılara izin verilmeyecektir.


Belkemiğini Yenişehir Semtinin oluşturduğu Atatürk Bulvarı, Ulus’tan Çankaya’ya doğru, 6 kilometre boyunca, ağaçlarla ve çevresinde en çok dört katlı binalarla uzar gider. Jansen Planında, Ulus semtinin ticaret merkezi olarak kalması, ancak, yönetim merkezinin Yenişehir semtine kayması düşünülmüştür. Bakanlıklar bu plana göre düzenlenmiştir.

Bentderesi yöresinin plandaki yeri, sanayi kuruluşları ve işçi mahalleleridir. Memurların ve üst düzey yöneticilerin Bakanlıklar yöresinde yapılanması düşünülmüştür. Genelkurmay Başkanlığı ile Kumrular Caddesi arasındaki Devlet Mahallesi bu düşüncenin ürünüdür.1932 yıllarında, Jansen Planında öngörülen bütün yapılaşmalar gerçekleştirilmiştir.


1963 yılında öğrenci olarak geldiğim Ankara’da, Jansen Planında belirtilen özelliklerden bazılarını bulabilmiştim. Atatürk Bulvarı ile Gazi Mustafa Kemal Bulvarının kesiştiği noktada, Maltepe yönüne dönerken, planda sözü geçen koşullara uygun, şirin bir Kızılay Binası vardı. Şimdi onun yerinde, devasa bir alışveriş binası bulunmaktadır. 

Zafer Meydanında, herkesin nefes alabileceği şirin parkımız da yok artık. Şimdilerde Yenişehir, Ankara’da Kızılay’ın içinde kaybolmuş bir semt haline geldi. Kızılay’daki Menekşe, Nergis ve Büyük sinema gibi birçok tarihi yapı ve mekân da sessiz sedasız yok oldu. Kurtulabilenlerden Devlet Mahallesi’nin de geleceğinin ne olacağı belirsiz…