20 Nisan 2020 Pazartesi

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ URARTU KRALLIĞI



Van Gölü’nün güneydoğu sahilindeki başkenti Tuşba olan Urartu Krallığı, özellikle Asur imparatorluk devrinde, Anadolu’nun siyasi tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Başkent Tuşba günümüzdeki Van kalesi'dir. Krallığın merkezi, Van Gölü’nün doğu ve güneydoğu sahillerinde yer alıyordu. Yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre Urartular, İ.Ö. 13. yüzyılın sonları ile İ.Ö. 6. yüzyılın başları arasındaki dönemde, Van merkez olmak üzere, devlet olarak ortaya çıkmışlardır. Urartu toprakları yüksek ve kayalık dağlarla çevrili düzlüklerden, platolardan, dar ve derin vadilerden meydana gelmiştir.

Doğu Anadolu’nun sert doğa koşullarına uymak zorunda kalan Urartular, hayvancılık ve ziraatta başarılı olmuşlardır. Doğu Anadolu Bölgesi hayvan yetiştirilmesine uygun olduğu kadar ziraata elverişli ovalara ve zengin maden filizlerine de sahiptir. Eski zamanlardan beri, bölgenin bu doğal zenginlikleri, Mezopotamya kavimlerinin dikkatini çekmiştir. Bu zenginliklerden dolayı bu topraklar sıkça Asur akınlarına uğramıştır. Asurlular İlk çağda, Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından biri olmuştur. M.Ö. 2. bin yılın başından itibaren özellikle Anadolu’da koloniler kurmuş, Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır.
Bu akınlara karşı koymak zorunda kalan Urartular İ. Ö. Birinci binin başlarında birleşerek, merkezi Van olan Urartu Devletini kurmuşlardır. Urartular Asur etkisinden kendilerini kurtaramamışlar ve başlangıçta onların dilini, yazılarını kullanmışlardır. Çivi yazısını kullanmış olan Urartuların dillerini anlamak, ele geçen Asur ve Urartu dillerinde yazılmış iki yazıt ile bu dili çözmek mümkün olmuştur. Az sayıdaki resmi veya ticari mektuplar pişmiş toprak tabletler üzerine yazılmış metinlerle yapılmış. 

Ele geçen Urartu çivi yazılı tabletleri sayıca çok az olup, kontrat ve mektuplardan oluşmaktadır. Urartuların en önemli kitabeleri; taş levhalar üzerinde, bina bloklarında veya kayalar üzerindedir. Bunun yanında Hitit hiyeroglif yazısına benzeyen bir çeşit resim yazısını da kullanmışlardır. Ele geçen Urartu çivi yazılı belgelerde Urartu krallarının kazandıkları zaferlerden, ele geçirdikleri esir ve ganimetlerden, inşa edilen sulama kanalları, kaleler ve mabetlerden söz edilmektedir. Büyük su kanalları ile suni göller yapan Urartular, araziyi sulamada ve bataklıkları kurutmada büyük başarılar elde etmişlerdir. Yazılı tabletlerden edinilen bilgilere göre, Asur kralları, Urartu bereketinden, mabet ve resmi depolarının zenginliğinden söz etmişlerdir.

Teokratik bir devlet yapısına sahip olan Urartu Devleti feodal bir sistemle yönetilirdi. Urartu’nun sınır bölgelerinde, Hitit Devletinde olduğu gibi, krala bağlı beylikler vardı. Bu beylikler krala vergi verirler, fakat kendi bölgelerinde bağımsız olarak hüküm sürerlerdi. Kuvvetli kalelerde oturan bu beyler, savaş zamanlarında ordularıyla birlikte Urartu kralının emrine girerlerdi. M. Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda en parlak devirlerini yaşayan Urartular, sarp ve kayalık olan bölgelerinin imarlaştırılmasında oldukları gibi, mimarlıkta da usta olduklarını, inşa ettikleri saray ve mabetlerle göstermişlerdir. Yapılarını bu bölgenin coğrafi şartlarına uydurmuşlar, çok özel olarak işledikleri 20 – 25 ton ağırlığındaki taşları sarp tepelere çıkararak, anıtsal yapılar inşa etmişlerdir. 

Urartu Mimarisi Asur mimarisinden farklı bir gelişme göstermiş olup, genel olarak taş kaidelere basan ince, uzun ağaç direklerin hâkim olduğu bir yapı tarzı kullanılmıştır. Tapınak, saray ve yönetim binaları ve çeşitli işlikleri içeren Urartu kaleleri, sık kuleli surlarla çevrilidir. Bu yapılar; konumları, planları ve yapım teknikleri ile anıtsal mimarlık örnekleridir.

Özellikle kendilerine özgü tapınakları ve saraylarındaki çok sütunlu kabul salonları, Urartuların mimarlık tarihine getirdiği yeniliklerdir. Altıntepe Tapınağı bu tipi en iyi tanıtan örnektir. Urartu sanatının en önemli özelliklerinden biri de bu anıtsal yapıların duvarlarını süsleyen duvar resimleridir. Urartuların resmi yapılarını süsleyen duvar resimleri büyük ölçüde Asur resim sanatından etkilenmişse de bazı motifler ve üslup bakımından ondan ayrılık gösterir. Canlı ve renkli çeşitli motiflerden oluşan duvar resimlerinde, geometrik ve bitkisel motiflerle çeşitli hayvan sahneleri işlenmiştir. İ. Ö. 8. yüzyılın son yarısı ile 7. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu resimler Doğu Anadolu’nun sert doğası içinde gelişen Urartu uygarlığının sanata gösterdiği ilgi hakkında fikir vermektedir.

Çiçek ve geometrik motiflerle oluşturulan kompozisyonlar, kutsal ağacın iki yanındaki kanatlı cinler, kanatlı sfenksler, kutsal hayvanlar üzerindeki tanrılar, hayvanlar arasındaki mücadele ve diğer hayvan sahneleri en çok sevilen konulardır. Urartu maden sanatının kendine özgü heykelciklerle süslü tunç kazanları Frigya’ya, Kıta Yunanistan’a ve İtalya’ya ihraç edilmiştir. Urartu sanatında tunç levha işlemenin önemli bir yeri vardır. Kemerler, miğfer ve kalkanlar, adak levhaları, koşum takımları, okdanlık ya da sadaklar bu grup içinde sayılabilir. Tunç kemerlerde dikkati çeken özellik, simetriye verilen önemdir. Bir başka özellik ise figür ve motiflerin defalarca Urartu sanat eserleri arasında önemli bir grubu da mühürler oluşturmaktadır. Silindir ve damga mühürlerin yanı sıra silindir – damga biçiminde olanlar Urartuların mühürcülük alanına getirdiği önemli bir yeniliği göstermektedir. Mühürler üzerinde hayvanlar, karışık varlıklar ve bitkisel motifler bol olarak kullanılmıştır. Fildişi işçiliği geleneğini Urartular büyük bir başarıyla devam ettirmişlerdir.

Çoğu mobilyalara ait olan fildişi parçaları Urartuların bu alandaki dikkat çekici özelliğini göstermektedir. Bunlar arasında kuş başlı, kanatlı cinler, insan yüzleri, geyik kabartması, kavuşturulmuş iki el biçiminde yapılmış aplike parçalar ve aslan heykelcikleri sayılabilir. Bunlardan üçayaklı sehpaya ait yatan aslan, Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciğidir. 

Urartu beylerinin bir taraftan kayaların içine diğer taraftan yerin altına görkemli anıtlar olarak inşa edilen mezar odalarına, ağaç ve taştan yapılmış lahitlere gömülmüş olmalarında Asur krallarının büyük etkisi olmuştur. Oda mezarların yanında ve üstlerinde bulunan kaya oyuğu mezarlara da fakir halkın ya da esirlerin gömülmüş olmaları mümkündür. Urartu mezarları bırakılan ölü hediyeleri bakımından çok önemlidir.