ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ URARTU KRALLIĞI
Van Gölü’nün güneydoğu sahilindeki başkenti Tuşba olan Urartu
Krallığı, özellikle Asur imparatorluk devrinde, Anadolu’nun siyasi tarihinde
önemli bir rol oynamıştır. Başkent Tuşba günümüzdeki Van kalesi'dir. Krallığın merkezi, Van Gölü’nün doğu ve güneydoğu
sahillerinde yer alıyordu. Yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre Urartular,
İ.Ö. 13. yüzyılın sonları ile İ.Ö. 6. yüzyılın başları arasındaki dönemde, Van
merkez olmak üzere, devlet olarak ortaya çıkmışlardır. Urartu toprakları yüksek
ve kayalık dağlarla çevrili düzlüklerden, platolardan, dar ve derin vadilerden
meydana gelmiştir.
Doğu Anadolu’nun sert doğa koşullarına uymak zorunda kalan
Urartular, hayvancılık ve ziraatta başarılı olmuşlardır. Doğu Anadolu Bölgesi
hayvan yetiştirilmesine uygun olduğu kadar ziraata elverişli ovalara ve zengin
maden filizlerine de sahiptir. Eski zamanlardan beri, bölgenin bu doğal
zenginlikleri, Mezopotamya kavimlerinin dikkatini çekmiştir. Bu
zenginliklerden dolayı bu topraklar sıkça Asur akınlarına uğramıştır.
Asurlular İlk çağda, Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından biri
olmuştur. M.Ö. 2. bin yılın başından itibaren özellikle Anadolu’da
koloniler kurmuş, Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır.
Bu akınlara karşı koymak zorunda kalan Urartular İ. Ö.
Birinci binin başlarında birleşerek, merkezi Van olan Urartu Devletini
kurmuşlardır. Urartular Asur etkisinden kendilerini kurtaramamışlar ve
başlangıçta onların dilini, yazılarını kullanmışlardır. Çivi yazısını kullanmış
olan Urartuların dillerini anlamak, ele geçen Asur ve Urartu dillerinde
yazılmış iki yazıt ile bu dili çözmek mümkün olmuştur. Az sayıdaki resmi veya
ticari mektuplar pişmiş toprak tabletler üzerine yazılmış metinlerle
yapılmış.
Ele geçen Urartu çivi yazılı tabletleri sayıca çok az olup,
kontrat ve mektuplardan oluşmaktadır. Urartuların en önemli kitabeleri; taş
levhalar üzerinde, bina bloklarında veya kayalar üzerindedir. Bunun yanında
Hitit hiyeroglif yazısına benzeyen bir çeşit resim yazısını da kullanmışlardır.
Ele geçen Urartu çivi yazılı belgelerde Urartu krallarının kazandıkları
zaferlerden, ele geçirdikleri esir ve ganimetlerden, inşa edilen sulama
kanalları, kaleler ve mabetlerden söz edilmektedir. Büyük su kanalları ile suni
göller yapan Urartular, araziyi sulamada ve bataklıkları kurutmada büyük
başarılar elde etmişlerdir. Yazılı tabletlerden edinilen bilgilere göre, Asur
kralları, Urartu bereketinden, mabet ve resmi depolarının zenginliğinden söz
etmişlerdir.
Teokratik bir devlet yapısına sahip olan Urartu Devleti
feodal bir sistemle yönetilirdi. Urartu’nun sınır bölgelerinde, Hitit
Devletinde olduğu gibi, krala bağlı beylikler vardı. Bu beylikler krala vergi
verirler, fakat kendi bölgelerinde bağımsız olarak hüküm sürerlerdi. Kuvvetli
kalelerde oturan bu beyler, savaş zamanlarında ordularıyla birlikte Urartu
kralının emrine girerlerdi. M. Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda en parlak devirlerini
yaşayan Urartular, sarp ve kayalık olan bölgelerinin imarlaştırılmasında
oldukları gibi, mimarlıkta da usta olduklarını, inşa ettikleri saray ve
mabetlerle göstermişlerdir. Yapılarını bu bölgenin coğrafi şartlarına
uydurmuşlar, çok özel olarak işledikleri 20 – 25 ton ağırlığındaki taşları sarp
tepelere çıkararak, anıtsal yapılar inşa etmişlerdir.
Urartu Mimarisi Asur mimarisinden farklı bir gelişme
göstermiş olup, genel olarak taş kaidelere basan ince, uzun ağaç direklerin
hâkim olduğu bir yapı tarzı kullanılmıştır. Tapınak, saray ve yönetim binaları
ve çeşitli işlikleri içeren Urartu kaleleri, sık kuleli surlarla çevrilidir. Bu
yapılar; konumları, planları ve yapım teknikleri ile anıtsal mimarlık
örnekleridir.
Özellikle kendilerine özgü tapınakları ve saraylarındaki çok
sütunlu kabul salonları, Urartuların mimarlık tarihine getirdiği yeniliklerdir.
Altıntepe Tapınağı bu tipi en iyi tanıtan örnektir. Urartu sanatının en önemli
özelliklerinden biri de bu anıtsal yapıların duvarlarını süsleyen duvar
resimleridir. Urartuların resmi yapılarını süsleyen duvar resimleri büyük
ölçüde Asur resim sanatından etkilenmişse de bazı motifler ve üslup bakımından
ondan ayrılık gösterir. Canlı ve renkli çeşitli motiflerden oluşan duvar
resimlerinde, geometrik ve bitkisel motiflerle çeşitli hayvan sahneleri
işlenmiştir. İ. Ö. 8. yüzyılın son yarısı ile 7. yüzyılın ikinci yarısına
tarihlenen bu resimler Doğu Anadolu’nun sert doğası içinde gelişen Urartu
uygarlığının sanata gösterdiği ilgi hakkında fikir vermektedir.
Çiçek ve geometrik motiflerle oluşturulan kompozisyonlar,
kutsal ağacın iki yanındaki kanatlı cinler, kanatlı sfenksler, kutsal hayvanlar
üzerindeki tanrılar, hayvanlar arasındaki mücadele ve diğer hayvan sahneleri en
çok sevilen konulardır. Urartu maden sanatının kendine özgü heykelciklerle
süslü tunç kazanları Frigya’ya, Kıta Yunanistan’a ve İtalya’ya ihraç
edilmiştir. Urartu sanatında tunç levha işlemenin önemli bir yeri vardır.
Kemerler, miğfer ve kalkanlar, adak levhaları, koşum takımları, okdanlık ya da
sadaklar bu grup içinde sayılabilir. Tunç kemerlerde dikkati çeken özellik,
simetriye verilen önemdir. Bir başka özellik ise figür ve motiflerin defalarca
Urartu sanat eserleri arasında önemli bir grubu da mühürler oluşturmaktadır.
Silindir ve damga mühürlerin yanı sıra silindir – damga biçiminde olanlar
Urartuların mühürcülük alanına getirdiği önemli bir yeniliği göstermektedir.
Mühürler üzerinde hayvanlar, karışık varlıklar ve bitkisel motifler bol olarak
kullanılmıştır. Fildişi işçiliği geleneğini Urartular büyük bir başarıyla devam
ettirmişlerdir.
Çoğu mobilyalara ait olan fildişi parçaları Urartuların bu
alandaki dikkat çekici özelliğini göstermektedir. Bunlar arasında kuş başlı,
kanatlı cinler, insan yüzleri, geyik kabartması, kavuşturulmuş iki el biçiminde
yapılmış aplike parçalar ve aslan heykelcikleri sayılabilir. Bunlardan üçayaklı
sehpaya ait yatan aslan, Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan
heykelciğidir.
Urartu beylerinin bir taraftan kayaların içine diğer taraftan
yerin altına görkemli anıtlar olarak inşa edilen mezar odalarına, ağaç ve
taştan yapılmış lahitlere gömülmüş olmalarında Asur krallarının büyük etkisi
olmuştur. Oda mezarların yanında ve üstlerinde bulunan kaya oyuğu mezarlara da
fakir halkın ya da esirlerin gömülmüş olmaları mümkündür. Urartu mezarları
bırakılan ölü hediyeleri bakımından çok önemlidir.
Yorumlar
Yorum Gönder