ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ KALKOLİTİK ÇAĞ
Geç Neolitiğin bir devamı olan Kalkolitik Çağ, İ.Ö 5400-3000
yılları arasını kapsamaktadır. Taş aletlerin yanında bakırın da kullanılmaya
başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılmıştır. Kalkolitik Çağ da
Neolitikte olduğu gibi; Erken, Orta ve Geç olmak üzere üç evrede incelenir.
Erken Kalkolitik Çağ
Anadolu’da, bugüne kadar tanınan en gelişmiş Erken Kalkolitik
kültür Hacılarda karşımıza çıkmaktadır. Kare ya da dikdörtgen planlı, taş
temelli, kerpiç yapılar düz damlıdır. Evler arasındaki dar sokakları ve
yerleşmenin etrafını çevreleyen kerpiç koruma duvarı ile Hacılar bir kent
görünümündedir. Bitişik düzendeki evlere geniş avludan açılan kapılardan
girilir. Evlerdeki geniş mekânlarda küçük bir kutsal alan, işlik, kuyu ve
çanak çömlek atölyeleri bulunmaktadır. Bu düzen, günümüzde de Anadolu’nun
birçok kasabasında uygulanmakta.
Kentleşme ile geniş ve kapalı avlu uygulaması yok
olmaktadır. Hacılarda, bu çağın en belirgin özelliği, el yapımı, boyalı
çanak çömleğin kullanılmış olmasıdır. Hacıların Erken Kalkolitik Çağa ait kazı
katlarında; teknik ve form açısından ileri bir düzeye erişmiş parlak perdahlı,
tek renkli çanak çömlekler bulunmuştur. Bunların yanı sıra zengin bezeklere sahip boyalı çanak
çömlekler de sonraki yıllarda, giderek artış göstermektedir
Boyalı olanlarda; krem ya da pembemsi sarı renkte zemin
üzerine, kırmızımsı kahverengi ile yapılmış geometrik motiflerle bezenmiştir.
Oval ağızlı kâseler, küre gövdeli çömlekler, iri vazolar, dikdörtgen çanaklar,
küpler ve testiler değişik kap formları arasındadır. Neolitik Çağın devamı olan
pişmiş toprak tanrıça heykelciklerinin çoğu oturur durumda ve daha şematik
olarak yapılmıştır. Taş, kemik ve az sayıdaki bakır eşya da aynı geleneğin
devamıdır.
Orta Kalkolitik Çağ
Anadolu medeniyetleri Müzesi’nde Doğu Anadolu’nun Orta
Kalkolitik Çağı, Tilkitepe malzemeleri ile temsil edilmektedir. Van Gölünün
güney-doğusundaki Tilkitepe ’de yapılan kazılarda, kazı yapılan yıllarda kazı
tekniklerinin gelişmemiş olması, mimari kalıntılar tam saptanamamıştır. Yine de
üstteki I. tabakada yuvarlak biçimli yapıların varlığı anlaşılmıştır. Yapı
malzemesi olarak kerpiç kullanılmıştır. Yapılarda taş, su basman ve temel
yoktur.
En alttaki III. tabakada; Halaf Dönemi boyalı ve yalın
malları bulunmuştur. Obsidyen aletler ve hammaddelerin yanı sıra Halaf seramiği
olarak adlandırılan boyalı çanak çömleklere de rastlanmıştır. Yüzeyden 6-7,5 m
derinlikteki tabakada ortaya çıkan bu boyalılar; Halaf Boyalılarını
anımsatmaktadır.
Kâse; şişkin gövdeli dışa dönük ağızlı çömlek, boyunlu
çömlek; keskin omurgalı çömlek gibi biçimler vardır. Bezeme olarak da boğa
başları, bant, dalgalı hatlar, birbirini kesen çizgiler gibi motifler
vardır. Tarım gelişimi ve köy yaşamının başlangıcından yazının ortaya
çıkışına kadarki dönemin ünlü yerleşim bölgelerine örnek olarak. Samarra,
Halaf ve Hasuna verilebilir.
Bu dönemde her kent aynı zamanda ayrı bir kültürel tarz
ortaya sunmaktaydı. Bu kentlerin ortak yönü konutların ortaya çıkışıdır. Yine
de konutların mimari tarzı kentten kente değişiklik gösterir. İ.Ö. 5500-5000
dolaylarında Mezopotamya’da öne çıkan iki kültür kuzeyde Halaf kültürü ve
güneyde Ubaid (Obeyd) kültürleridir.
Geç Kalkolitik Çağ
Geç Kalkolitik Çağın Batı Anadolu’daki önemli yerleşme
birimlerinden biri de Beycesultan’dır. Denizli iline bağlı Çivril İlçesinin 5
km. güneydoğusundaki bu yerleşim yerinde saptanan 40 yapı katından Geç
Kalkolitik Çağa ait olduğu anlaşılmıştır. Dikdörtgen planlı kerpiç yapıların
bazıları uzun olup, MEGARON tipini andırmaktadır. Yapıların içinde duvarlara
destek görevi yapan payeleri, ocak yerleri, duvar kenarlarında sekileri, içleri
sıvalı silo / erzak bölümleri bulunmaktadır. Beycesultan’da bir çömlek içinde
ele geçmiş olan gümüş yüzük, bakır aletler, hançer parçası ve üç iğne maden
aletler bakımından önemli bir grubu oluşturur.
Geç Kalkolitik Çağ seramiği gri, siyah, kahverengi zeminli ya
da bu renkler üzerine beyaz geometrik boyalı, bazıları çizi
bezelidir. İç Anadolu’nun kuzey kesiminde bugüne değin karşılaşılan
en eski yerleşim Geç Kalkolitik Çağa aittir. Bunlardan biri, Yozgat İl’inin 67
km güney-doğusunda bulunmakta olan Alişar ’dır.
Alişar Hüyük’te yapılan kazılardan anlaşıldığına göre,
Alişar’a; Bakır Çağ’ında M.Ö. 4. binyıl ile M.Ö. 1. binyıl arasında
yerleşilmiştir. İ.Ö. 3. binyıldaki Erken ve Orta Tunç çağında Alişar surlarla
çevrili olup, bölgenin en önemli kenti olarak biliniyor. Güneyindeki Kaniş
(Kültepe) gibi, M.Ö. 2. binyılda Asurlu tüccarların geldiği bir ticaret merkezi
olmuş.
Alişar’daki en eski yerleşke Kalkolitik sonlarına, yani İ. Ö.
3200 yıllarına tarihlendirilmektedir. Bazı araştırmacılara göreyse İlk Tunç
Çağı’nın ilk evresine ait olmalıdır. Bu dönemde yalnız
tepeye yerleşilebildiği, “teras” alanında henüz bir yerleşme olmadığı
anlaşılmıştır. Tepenin en altındaki sekiz yapı katı Alişar sıfır olarak tanımlanmakta
ve Kalkolitik çağa ait kültür belgelerini içermektedir. Yozgat’ın yaklaşık
105 km kuzeyindeki Çorum ili, Alaca ilçesinin Höyük köyündeki Alacahöyük
bulunmaktadır. Alacahöyük’te yapılan kazılarda 15 – 9. katlarının Geç
Kalkolitik Çağın sonuna ait olduğu anlaşılmıştır. İki yerleşim yerinde de
dikdörtgen planlı kerpiç yapılara ait kalıntılar ve kahverengi, siyah, koyu gri
renklerde çanak çömleklere rastlanmıştır.
Tek renkli olan seramiklerin bazısı çizi ya da oyma
bezeklidir. Kap formları arasında meyvelikler, maşrapalar ve küpler
çoğunluktadır. Kalkolitik Çağ’da Anadolu’da ölü gömme adetleri bölgelere
göre değişiklik göstermektedir. Ölüler yerleşim yeri içine veya yerleşim
yeri dışına toprak, küp ya da taş sanduka biçimli mezarlara gömülmüş, yanlarına
ölü hediyesi olarak çanak, çömlek, süs eşyası ve silahlar bırakılmıştır.
Kalkolitik Çağ’da Anadolu’da ölü gömme adetleri bölgelere
göre değişiklik göstermektedir. Ölüler yerleşim yeri içine veya yerleşim yeri
dışına toprak, küp ya da taş sanduka biçimli mezarlara gömülmüş, yanlarına ölü
hediyesi olarak çanak, çömlek, süs eşyası ve silahlar bırakılmıştır. Konya
ili, Karaman ilçesinin 13 km. kuzey-doğusundaki Kalkolitik Çağ yerleşim yeri
olan Canhasan’da bu çağın üç evresi saptanmıştır.
Konya Ovasını Çukurova’ya bağlayan doğal yol üzerindeki
konumu gereği Canhasan, bu bölgeler arasındaki ticari ve kültürel bağlantıyı
sağlayan bir yerleşim yeri durumundadır. Hacılara benzer dikdörtgen planlı
evlerin duvarları geometrik motifli resimlerle bezelidir. El yapımı, ince
çeperli seramik krem ya da devetüyü astarlıdır. Tek renkliler yanında kırmızı
ya da siyah renk boyalılar ve bazıları beyaz bir madde ile doldurulmuş çizi
bezekli olanlar vardır. Bakırdan bir bilezik, topuz ya da asa başı ile bazı
bakır parçalar Canhasan’ın önemli bakır buluntuları arasında yer alırlar.
Yorumlar
Yorum Gönder