ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ NEOLİTİK ÇAĞ
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezip, bilgilendikçe
üzerinde yaşadığım toprakların aynı zamanda” İnsanlık Tarihi” nin hikâyesi
olduğunu öğrendim. Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Bundan yaklaşık 10 000 yıl öce, yeni taş baltasıyla avlanmaya
çıkan atalarımızdan Xbalta, av bulamadığı için otsu ve tohumlu yabani bitkiler
toplamak zorunda kalmıştı. Bunlardan biri de mısır olmalıydı. Bitkinin püsküllü
kabuğunu soymuştu. Koçan olarak adlandırılan kısım üzerindeki taneleri hırsla
ısırırken, bir taraftan da sinirli bir şekilde, elindeki balta ile önündeki
toprağı eşeliyordu. Koçandan düşen tanelerden bir kısmı eşelediği toprağa düşmüştü.
Kışın sona erip, güneşin parladığı bir gündü. Birden bastıran
yağmurdan kurtulmak için en yakın mağaraya koştu ve toprağa düşen taneleri
unuttu. Güneşli ve yağmurlu geçen günlerin sonunda bir gün, unuttuğu topraktaki
mısır tanelerinin filizlendiğini gördü. Büyük bir dikkatle gelişmelerini ve
büyümelerini izledi. Sonuçta; yediği otsu, püsküllü ve taneli bitkiyi
yetiştirmişti. İlk besin üretimi böyle gerçekleşmiş olmalı…
İnsanlık tarihinin %99 gibi bir zaman dilimine karşılık gelen
Paleolitik Çağ sonlarına denk gelen M.Ö. 10 000 yıllarına doğru atalarımız,
avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra toprağı işlemesini ve besin üretimini de
öğrendiler. Toprağın işlenmesi ve besin üretimi yerleşik toplumları da
beraberinde getirdi. M.Ö. 10 000 ve 5 500 tarihleri arasında Çanak-Çömleksiz ve
Çanak-Çömlekli Neolitik olarak iki dönemden oluşan bu çağ, Çatalhöyük ve
Hacılar ’da bulunan eserlerle temsil edilmektedir.
Bulgular, çağın başlangıcında besin üreticiliğinin
bilinmesine karşın, üretimin taşınıp saklanabileceği pişmiş toprak kapların
henüz yapılmadığını oraya koymaktadır. Bunların yerine otlardan, sazlardan ve
kamışlardan sepetler ile tahta ve taştan yapılan kaplar kullanılmıştır. Bu ilk
evre, Seramiksiz ya da Çanak-Çömleksiz Neolitik olarak adlandırılır.
Anadolu’da ancak birkaç yerde saptanan bu evre, belirli bir
düzene göre inşa edilen yapıları ile ilk yerleşik köy örneklerini vermektedir.
Bu ilk köy örneklerinde, taş ya da kemikten yapılmış alet ve silahlar ile süs
eşyaları bulunmuştur.
Eski Yakındoğu ve Ege’nin en gelişmiş Neolitik Merkezi
Konya’nın 52 km. güneydoğusunda, Çumra ilçesinin kuzeyinde yer alan
Çatalhöyük’tür. Doğal afetlerin yanı sıra, istilacıların da yerleşim
bölgelerini yıkmış olmalarından ötürü, yerleşimler bir öncekinin üstüne
yapılmıştır. Böylelikle yapı katları ortaya çıkmıştır.
Çatalhöyük’te yapılan kazılarda saptanan 10 yapı katında da,
Karbon14 tarihlenmelerine göre, açığa çıkarılan evlerin ve dolayısıyla kentin,
M. Ö. 6800- 5700 yılları arasında bir düzene göre inşa edildiği saptanmıştır.
Bu düzenlemeler dikdörtgen planlı evlerin avlular etrafında bitişik olarak
sıralanması ile sağlanmıştır. Taş temeller bulunmamıştır. Kerpiçten düz damlı
olarak yapılan bu evlerin planları da birbirinin aynıdır.
Evler, geniş oturma odası dışında depo ve mutfaktan
oluşmaktadır. Odalarda seki, ocak ve fırın kalıntıları bulunmuştur. Çatalhöyük
evlerinin en önemli özelliği, duvarlarının boğa başları ve resimlerle bezeli
olmasıdır. Büyük çoğunluğu kültle, yani toplulukların tapınmalarıyla ilgili
olan bu bezekler özel yapılar yerine, yapıların Kutsal Alan olarak kullanılan
bir bölümünde yer almıştır.
Yüksek kabartma ya da tam plastik olarak işlenen boğa
başlarının bir kısmı, avlanmış olan gerçek boğa başının kille sıvanması ile
yapılmıştır. Duvar resimlerinin yapımında kirli bej kerpiç sıvası üzerine
kırmızı, pembe, kahverengi, beyaz ve siyah renkler kullanılmıştır. Herhangi bir
motif göstermeyen düz boyalı panellerin, tek ya da çok renkli geometrik
bezeklerin, çiçek, yıldız, daire gibi sembolik motiflerin yanı sıra değişik
konulu tasvirler de görülmektedir. Bunlar arasında insan elleri, tanrıçalar,
insan figürleri, av sahneleri, boğalar, kuşlar, akbabalar, leoparlar, yabani
geyik, yaban domuzu, aslan, ayı gibi hayvanlardan oluşan bezekler ile manzara
ve mimari tasvirlerden bir kentin arkasında püsküren volkan ve başsız cesetleri
gagalayan akbabaları kovalayan insanlar önem taşırlar.
Bu kutsal alanlarda Ana Tanrıça fikri bereket kültü olarak
görülür. Pişmiş toprak yanında taştan da yontulan Ana Tanrıça; genç kız,
doğuran kadın ya da yaşlı kadın olarak da gösterilir. Bunlar arasında, iki
yanındaki leopara dayanmış, doğuran tanrıça özgün olandır. Heykel ya da yüksek
kabartma olarak yapılan ana tanrıça tasvirleri yanında pişmiş topraktan hayvan
şeklinde adak heykelcikleri de vardır.
Çatalhöyük’te Neolitik Çağın elde yapılan çanak çömlekleri
genelde kahverengi, siyah ve kırmızı renk tonlarındadır. Daha çok oval formlara
sahip seramikler, Neolitik Çağın geç döneminde basit geometrik motiflerle de
bezenmeye başlanmıştır. Çatalhöyük’te ele geçen çeşitli taşlar ve deniz
hayvanlarının kabuklarından yapılmış kolyeler, volkan camı olarak bilinen
obsidyen aynalar ve makyajla ilgili buluntular o dönem insanının süslenme
araçlarını gösteren belgelerdir.
Bilinen en eski dokuma parçaları da yine bu kentte ele
geçmiştir. Yün, hayvan kılı ya da bitki liflerinden dokunan kumaşların yanı
sıra hayvan derilerinin de giysi olarak kullanıldığı duvar resimlerinden
anlaşılmaktadır. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış olan geometrik bezekli damga
mühürler Neolitik Çağda mülkiyet düşüncesinin ürünleridir.
Çakmaktaşı ve obsidyen, çeşitli alet ve silahların yapımında,
kemik ise biz, iğne, sap gibi eşyaların yapımında kullanılmıştır. Bunlar
arasında bir mezar hediyesi olan kemik saplı çakmaktaşı hançer ilginçtir. Bu
çağda yaygın olmamakla birlikte ilkel yöntemlerle bakır ve kurşunun işlendiği,
ayrıca Anadolu içinde ve komşu ülkelerle ticaret yapıldığı da bilinmektedir.
Buluntular, Çatalhöyük insanlarının ölülerini evlerin
tabanları altına gömdüklerini gösteriyor. Çocuklar oda tabanı altına, yaşlılar
tek ya da grup halinde oda içindeki sekilerin altına gömülmekte ve yanlarına
ölü hediyesi bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Müzede, eserleri sergilenen ikinci önemli Neolitik yerleşme
yeri Burdur’un 25 km. güneybatısındaki Hacılar ’dır. Burada yapılan kazılarda 9
yapı katı saptanmıştır. Saptanan 9 yapı katından, 6-9 katlar arası, M. Ö. 5700
– 5600 yıllarına tarihlenen Geç Neolitik döneme aittir.
Evler, taş temel üzerine kerpiçten inşa edilmiştir. Hacılar
evlerinin planları da Çatalhöyük gibidir, ancak onlardan daha geniştir.
Duvarlar ve taban kireç sıvalı, kırmızı boyalıdır. Düz damı taşıyan ağaç
direkler ve bazı yapıların iki katlı olduğunu gösteren merdivenlere
rastlanmıştır. Ölülerinin yerleşim dışına gömülmesiyle Çatalhöyük’ten ayrılır.
Hacılar ‘da da hemen her evde bulunan kilden tanrıça
tasvirleri ayakta ya da otururken gösterilmiştir. Hacılar’ın iyi pişirilmiş,
perdahlı çanak çömlekleri, kırmızı, kahverengi, kırmızımsı sarı renklerdedir.
Seramikler arasında kırmızı astarlı, çok iyi perdahlı kadın başı biçiminde bir
kap ile hayvan biçimli tören kapları ilginç örneklerdir. Bazı bitki kalıntıları
ile boynuzun bir tarafına kakılan çakmaktaşı parçalarından yapılmış oraklardan
anlaşıldığına göre Hacılar insanları tarımsal üretim yapmışlardır. Diğer
taraftan, yün eğirme aletlerinin altına bağlanan toprak ağırşakların bulunuşu
dokumacılığa işaret etmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder