ANKARA ETNOGRAFYA MÜZESİ
Ankara Etnografya Müzesi,
21 Kasım 1938 ile 10 Kasım 1953 yılları arasında, 15 yıl süreyle Mustafa Kemal
Atatürk’ ün naaşının Anıtkabir’e nakledilmeden önceki ilk defnedildiği yerdir.
Bu nedenle Cumhuriyet tarihimizde önemli bir yeri vardır.
İlk etnografya müzeleri
19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Doğmakta olan ve antropoloji
olarak tanımlanan insan bilimleri yeni varsayımlarda bulunmak, bilgi
geliştirmek, bir öğretiyi yaymak için bu kurumlardan yararlanacaklardır. Bu
yeni çerçeve içinde, etnografya artık bir merak konusu olmaktan çıkmış ve diğer
doğa bilimleri gibi dallara ayrılarak belgesel bir değer kazanmış ve bir
öğrenme aracı durumuna gelmiştir.
Bölgesel etnografya
müzeleri, ülke veya bölge ölçeğinde, gelişmiş toplumların halk kültürlerine
eğilir. Ulusal devletlerin kuruluşuna bağlı olarak milliyetçi duyguların
uyanmasına koşut olarak, sanayinin büyümesi nedeniyle tehdit altına giren
kırsal dünyaya yönelik yeni bir ilgi doğar. Ankara Etnografya Müzesi
Türkiye’nin tarihini ve kültürünü yansıtmak üzere
kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde müze olarak planlanıp yapılan ilk devlet
müzesidir.
Etnografya Müzesi
Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde, Müslüman mezarlığı olan tepede
kurulmuştur. Anılan tepe, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 15 Kasım 1925 tarihli
Bakanlar Kurulu kararı gereğince, Millî Eğitim Bakanlığı’na müze yapılmak üzere
bağışlanmıştır. 1924’te İstanbul’da Prof. Celal Esad Arseven
başkanlığında, daha sonra 1925 yılında İstanbul Müzeleri Müdürü Halil Ethem
başkanlığında, eser toplamak ve satın almak üzere özel bir komisyon
kurulmuştur. Satın alınan 1250 adet eser, 1927 yılında inşası tamamlanan müzede
teşhir edilmiştir. Müze Müdürlüğü’ne de Hamit Zübeyr Koşay atanmıştır.
15 Nisan 1928 yılında
müzeyi ziyaret eden Gazi Mustafa Kemal Paşa müze hakkında bilgi aldıktan sonra,
Afgan Kralı Amanullah Han’ın Türkiye’yi ziyaretleri nedeniyle, müzenin hizmete
açılmasını istemiştir. Müze 18.7.1930 da halka açılmış ve 1938 Kasım ayında
müzenin iç avlusu, geçici kabir olarak ayrılıncaya kadar açık kalmıştır.
Atatürk’ün naaşı, 1953’te Anıtkabir’e nakline kadar burada kalmıştır. Bu kısım
halen Atatürk’ün anısına hürmeten sembolik bir kabir şeklinde korunmaktadır.
Üzerinde beyaz mermere yazılmış şu kitabe bulunmaktadır:
"Burası 10.11.1938’de sonsuzluğa ulaşan
Atatürk’ün 21.11.1938’den 10.11.1953’e kadar yattığı yerdir."
15 yıl süreyle Etnografya Müzesi Anıtkabir işlevi
görmüştür. Devlet başkanlarının, elçilerin, yabancı heyetlerin ve halkın
ziyaret yeri olmuştur. Bu süre içinde müzede çalışmalar sürdürülmüş;
6-14.10.1956 tarihinde, Uluslararası Müzeler Haftası nedeniyle, gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra müze tekrar halkın ziyaretine açılmıştır.
Müzenin batı cephesinde yer alan, at üstünde duran bronz Atatürk Heykeli 1927
yılında İtalyan Heykeltıraş Pietro Canocia’ya yaptırılmıştır. Halen
Türkiye’nin en iyi heykeli olduğu kabul edilmektedir. Heykelin açılışı 4 Kasım
1927 de yapılmıştır.
Bina, Cumhuriyet dönemi önemli mimarlarından biri,
Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılmıştır. Mimari açıdan Anadolu ve İlk
Çağ Mimarisi ile Cumhuriyet Dönemine kadar olan dönemlerden özellikler
yansıtmaktadır. Etnografya Müzesi Türk İslam Dönemine ait, halkın yaşantısını
yansıtan Etnografik eserlere sahip bir müzedir. Bina Müteahhidi ise Nafiz
Bey'dir.
Bina dikdörtgen planlı olup, tek kubbelidir. Yapının
taş duvarları sert, Küfeki taşı ile kaplanmıştır. Küfeki taşı organik
tortul taşıdır. Kalker, silis, istiridye ve midye gibi fosil çökeltilerinden
oluşmuştur. Açık bej, açık sarı, gri tonlarda, ince taneli ve kumlu görünümde,
fosilli, boşluklu ve kristalli, kompakt bir taştır. En önemli özelliği
topraktan çıktığı anda her türlü işleme uygun olması ve kolay işlenmesidir. Havayla
temastan sonra havadaki karbon dioksiti bünyesine alarak sertlik, dayanıklılık
ve güç kazanmasıdır. Roma ve Bizans döneminde kullanılmaya başlanan,
"İstanbul taşı" olarak da bilinen 2000-2500 yıl gibi uzun bir zaman
ayakta kalabilen tek taştır.
28 basamaklı bir merdivenle çıkılan müzenin 4 sütunlu,
üçlü bir giriş sistemi vardır. Girişin alınlık kısmı mermer olup, üzerleri
oyma süslüdür. Kapıdan girilince kubbe altı holüne ve buradan da iç avlu
denilen sütunlu kısma geçilir. Buranın ortasına mermer bir havuz yapılmış, çatı
kısmı açık bırakılmıştır. Daha sonra bu iç avlu Atatürk'e geçici kabir
olarak ayrıldığında, havuz bahçeye nakledilerek, çatısı kapatılmıştır. İç avlunun
etrafında simetrik olarak büyüklü küçüklü salonlar yer almaktadır. İdare kısmı
müzeye bitişik olup iki katlıdır.
Müzedeki eserler; giysiler ve işlemeler bölümü,
kına yakma töreni ile damat tıraşı tematik sergileri, el dokumaları bölümü,
madeni eserler bölümü, kahve kültürü ve kaşıklar bölümü ile sünnet odası
tematik teşhiri, cam eşyalar ve Besim Atalay bölümü, yazma eserler bölümü ve
ahşap eserler bölümü şeklinde değerlendirilmiştir. Bu eserlerin çoğu ahşap
çerçeveli, camekânlar şeklindeki vitrinlerde sergilenmektedir.
Etnografya Müzesi, Türk Sanatının
Selçuklu Devrinden zamanımıza kadar devam eden örnekleri sergilenmektedir.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlenmiş halk giysileri, süs eşyaları,
ayakkabı, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadın ve erkek çorapları çeşitli
keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peşkirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin
kıyafetleri, damat tıraş takımları eski geleneksel Türk sanatının birer
temsilcileridir. Özgün teknik malzeme ve desenlerle halı dokuma merkezlerinde üretilmişler.
Uşak, Gördes, Bergama, Kula, Milas, Lâdik, Niğde, Karaman, Kırşehir yörelerine ait halı ve
kilim koleksiyonları vardır.
Anadolu Maden sanatının güzel örnekleri arasında 19.
yüzyıldan kalma Memlük kazanları, Osmanlı şerbet kazanları, güğüm leğen,
sini, kahve tepsisi, sahanlar, taslar, mum makasları vb. çeşitli madeni eserler
vardır. Osmanlı Devri yayları, okları, çakmaklı tabancalar, tüfekler, kılıçlar ve
yatağanlar, Türk çini ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve
tarikat ile ilgili eşyalar, Türk yazı sanatının güzel örneklerinden
levhalar bulunmaktadır.
Türkiye ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden,
Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı, Ahi Şerafettin Sandukası,
Nevşehir Ürgüp’ün Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii mihrabı, Siirt Ulu Camii Minberi,
Merzifonlu Çelebi Sultan Medresesi Kapısı müzenin önemli eserlerindendir.
VII. Dönem T.B.M.M. üyesi Besim Atalay’ın müzeye armağan ettiği koleksiyonu
çeşitli devirlere ait Türk sanat tarihlerini içermektedir. Müzede
özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihi ile ilgili eserleri
içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder