ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ PALEOLİTİK ÇAĞ
Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu
Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze
arasında birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını elde
etmiştir. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri
arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde, Anadolu arkeolojik eserleri
Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla
sergilenmektedir.
‘’Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez’’ Demiş Sokrates. Kendimizi, yaşadığımız hayatı sorgulayabilmek, dünden bugüne
nasıl ilerlediğimizi, bizden önceki kuşakları neyi nasıl devraldığımızı,
devraldığımız mirasa neler kattığımızı bilmemiz gerekir. Müzeler, geçmiş ile
geleceği ‘’bugün’ ’de buluşturan kültür köprüleridir.
Ülkemizin en önemli kültür köprülerinden biri olan Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’ndeki arkeolojik çağlardan Paleolotik Çağı anlamaya
çalışırken, atalarımızın yaşam tarzlarını da anlamaya çalıştım. Darvinci
bedenlerimizi ve Paleolotik Çağ içindeki evrimleşmelerini de gözledim bir
bakıma.
Çağımızda insanların neden çok hastalandıklarını ve sürekli
sağlık ocaklarının kapılarında sahip olacağımız konusunda Paleolotik Çağ ve
yaşam koşulları aydınlanmamı sağladı. Yontma veya Eski Taş Çağı olarak da
adlandırılan Paleolitik Çağ günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve
10.000 yıl önce son bulmuştur.
Modern diyebileceğimiz yerleşik düzene geçiş ise Avrupa’da
İsa’dan önce 3 000 yılına kadar uzanır. Ancak verilen bu tarihlerin dünya
geneli içinde geçerli olduğunu ve yerel olarak değişmeye açık bulunduğunu da
belirtmek gerekir. İnsanlık tarihinin %99’u gibi çok büyük bir bölümünü
kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk
aletlerin üretimi yoluyla insanlaşma sürecine girişi temsil etmesiyle de söz
konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan
Paleolitik Çağ insanları ekonomik açıdan, avcı ve meyve toplayıcı toplulukları
temsil ederler. Avcı ve meyve toplayıcı toplum özelliklerinin bütün unsurları
genlerimize işlenmiştir. Genlerimize işlenmiş olan bütün özellikler ‘’Fiziksel
Beyin’’ tarafından yaşama geçirilmektedir.
Paleolitik Çağ, karakteristik çizgileri ve kültürleriyle Alt,
Orta ve Üst olmak üzere 3 evreye ayrılır. Alt Paleolitik devrin insanları, beyin
kapasiteleriyle orantılı olarak kendilerini vahşi hayvanlardan korumak,
beslenmek, avlanmak ve bazen de kendi aralarındaki kavgalarında kullanmak üzere
birtakım basit taş aletler yapmaya başlamışlardır.
Genellikle doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert
olan başka taşlarla yontarak işlemişler, ya da doğal halde çevrelerinde bulunan
ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Alt
Paleolitik süresince oldukça ılımlı geçen iklim Orta Paleolitik ’de kurumaya,
sertleşmeye ve giderek bol kar yağışıyla belirgin yeni bir buzullaşmaya
dönmesi, insanın yaşayışı ve teknolojisinde bir dizi değişiklikler meydana
getirmiştir.
Bu teknolojik değişikliğin en belirgin yanı, yonga
endüstrisinde kendini gösterir. Alt Paleolitik’ in kaba taş alet ve
yongalarının yerini oldukça düzenli bir şekilde yontulmuş ve kenarlarda yapılan
düzeltilerle ve uç kazıyıcı haline sokulmuş işlenik yonga aletler alır. Bu
dönemin insanları olan Homo Neanderthal’lerin, eldeki kısıtlı alet teknolojisi
ile mamut, gergedan, geyik gibi büyük hayvanları avlayabilmeleri bu insanların
avcılıkta ne kadar ustalaştıklarının ve hayvanları avlayabilmek için birtakım
av teknik ve yöntemlerini geliştirdiklerinin bir kanıtıdır.
Ayrıca bu evrede, inançlarla ilgili birtakım belirtilerin de
ortaya çıktığı görülüyor. Örneğin tek, ya da çift çukurlar şeklindeki mezarlar
ve bunların yanındaki- belki de besin depoları olarak yorumlanabilecek
eklentiler, Neanderthal’lerin ölü gömme eylemleri hakkında bilgi veren
izlerdir.
İklimin tekrar hissedilir derecede soğuduğu ve kuru hale
geldiği Üst Paleolitik Çağda, Homo Neanderthal’lerin yerini modern insanın
atası sayılan Homo Sapiens’ler alır. Homo Sapiens’ler becerili ve aktüel insana
daha yakın olan insanlardır. Üst Paleolitik ‘de yontma teknolojisindeki gelişme
dikkati çekecek bir düzeyde olup, taş işçiliği en büyük gelişmesine ulaşmıştır.
Alt Paleolitik’te, kısmen de Orta Paleolitik’te görülen
klasik iki yüzeylilerin (el baltası) yerini çakmaktaşı yonga ve dilgilerin
üzerine yapılmış, çeşitli tipteki aletler almıştır. Ön kazıyıcılar, taş
delgiler, taş kalemler, yaprak biçimli uçlar, mekik aletler bunlardan
bazılarıdır.
Üst Paleolitik ’in son evrelerinde ise sırtı devrik
dilgiciklerin ortaya çıktığı görülüyor. Taş aletlerin yanı sıra kemik ve
boynuzdan yapılmış aletlerde de büyük bir artış gözlenmektedir. Esasen bu
evrede taş aletler, büyük bir çoğunlukla kemik aletleri şekillendirmek için
yapılmışlardır. Bu ise Üst Paleolitik’te artık alet yapan aletlerin
üretildiğini göstermektedir.
Üst Paleolitik Çağın önemli gelişmelerinden biri de
insanların entelektüel hayatlarıyla ilgili birtakım sanat eserlerini yapmaya
başlamalarıdır. Mağara duvarlarına ve çeşitli objeler üzerine yapılan boyalı
resim, gravür, alçak kabartmalar ile heykelcikler, Paleolitik sanatın, Sanat
Tarihi içinde oynadığı rolü ortaya koyar.
Üst Paleolitik’te süslenme merakı da açıkça görülür. Balık
kemiği, kavkı, çeşitli hayvan kemiği, diş ve kabuklarından yapılan süs
eşyalarının Üst Paleolitik’te insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir.
Ayrıca bu devirde artık insanlar ölülerini sistemli bir biçimde gömmeye
başlamışlardır. Anadolu Paleolitik ’ine günümüze değin yapılan kazı ve yüzey
araştırmalarının ışığında bakıldığında, yeterince araştırılmamış olmasına
karşın, Alt, Orta, Üst Paleolitik dönemlere ait taş ve kemik endüstri, fauna,
flora ve insan kalıntıları ile sanat yapıtlarının ele geçmiş olması,
Anadolu’nun ne denli yoğun bir biçimde iskân edildiğini açık bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Bugünkü bilgilerin ışığında, Anadolu Paleolitik Çağ’ın tüm
evrelerini, stratigrafik süreklilik içinde veren tek mağara Karain’dir.
Antalya’nın 30 km. kuzeybatısında yer alan bu merkez; Alt, Orta ve Üst
Paleolitik evrelere ilişkin çeşitli “oturma tabanları” vermektedir. Sözü edilen
evrelere ait çok sayıda yontma taş ve kemik aletin yan ısıra, taşınabilir sanat
eserleri, Homo Neanderthal ve Homo Sapiens’lere ait diş ve kemik kalıntıları,
yine çok sayıda yanmış ve yanmamış kemik kalıntıları da vermiştir.
Karain Mağarası, buluntularıyla, yalnız Anadolu değil, aynı
zamanda Yakın Doğu Paleolitiği için de büyük önem taşımaktadır. Anadolu
Paleolitik Çağındaki en büyük boşluk, salt yaşlandırmanın henüz yapılamamış
olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, son yıllarda Aşağı Fırat
Havzasında yapılmış olan kazı ve sistemli yüzey araştırmaları ile Karain ve
Yarımburgaz mağaralarında yeniden başlatılan kazılarda elde edilen buluntular
üzerinde sürdürülmekte olan incelemeler, Anadolu Paleolitik ’inin henüz
çözümlenmemiş olan stratigrafik ve kronolojik sorunlarına çözüm aramaya
yöneltilmiş bulunmaktadır.
Müzede Yontma Taş Çağı eserlerinin en güzel örnekleri Güney
Anadolu sahillerinde, Antalya civarında yer alan Karain Mağarası
buluntularıdır. Burada yaklaşık 10,5 metre kalınlığındaki dolgu malzemesi
içinde Yontma Taş Çağı’nın bütün evrelerine ait kültür tabakaları ortaya
çıkarılmıştır.
Bu tabakalar içerisinde çeşitli taşlardan yapılmış aletler arasında el baltaları, kazıyıcılar, uçlar ele geçmiştir. Kemikten yapılmış aletlerden bızlar, iğneler, süs eşyası gibi kalıntılar da bulunan eserler arasındadır. İnsanlık tarihinin %99 unu oluşturan bu çağ genlerimize kazınmış olup, fiziksel beynimiz hala Paleolotik Çağ koşullarında yaşadığımızı sanmakta ve modern yaşam tarzını algılayamamaktadır. Tıpkı bir aslanın alışveriş merkezlerini algılayamaması gibi…
Müzelerimizi gezerken olayın bir de bu yönünün görülmesinin
yararlı olacağını düşündüm.
Yorumlar
Yorum Gönder