ANKARA ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ
Ankara’daki Anadolu medeniyetleri Müzesi’ni geçmiş yıllarda
defalarca gezmiştim. Kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri
arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Anadolu arkeolojik eserleri
Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla
sergilenmekte.
Bu sergilenmeyi gördükten sonra üzerinde yaşadığım
Anadolu’nun zengin tarihi beni hem şaşırtmış hem de onurlandırmıştı. Üzerinde
yaşadığım toprakların arkeolojik tarihini, kısmen de olsa, öğrenmeye karar
verdim.
Eski Batı kaynaklarında Anadolu Yarımadasının adı Küçük Asya
olarak geçer. Ayrıca uzun yüzyıllar birçok farklı medeniyete ev sahipliği
yapması nedeniyle Bin Tanrı İli ismini de almıştır. Ancak bu kullanımlar
günümüzde eskimiş olup daha çok tarihi anlatımlarda yer alır.
Günümüzde bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti
bulunmaktadır. Başkenti Ankara’dır. Anadolu, Asya ve Avrupa’nın birleşim
noktasındaki stratejik konumu nedeniyle, tarih öncesi çağlardan beri birçok
medeniyetin beşiği olmuştur.
Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları Cilalı Taş
Devri’nde Anadolu’da kurulmuştur. Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar,
Göbekli Tepe ve Mersin’deki Yumuktepe yerleşkeleri Cilalı Taş Devri’nden
kalmadır. Truva yerleşkesi de Cilalı Taş Devri’nde kurulmuş ve Demir Çağı’na
doğru uzanmıştır. Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Doğu
Roma, Selçuklu, Moğol İmparatorluğu ve Osmanlı gibi onlarca medeniyete ev
sahipliği yapmıştır.
Yüzlerce dil ve lehçeyi barındırır. Anadolu Yarımadası,
Hıristiyanlığın ilk doğduğu ve geliştiği topraklardan biridir. 11. yüzyıldan
itibaren Türkler tarafından iskân edilmiş ve yönetilmiştir. Özellikle 1071
yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan itibaren Müslüman Türkler Anadolu’ya akın
etmiştir; ancak İslamiyet’ten önce de Anadolu ve Balkanlarda Türkler vardır.
Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı
müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Anadolu arkeolojik
eserleri Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla
sergilenmekte.
Yontma ya da Eski Taş Çağı olarak da adlandırılan Paleolitik
Çağ’dan, günümüze kadar gelen bütün çağları anlatan bir müzenin
koleksiyonlarını anlatabilmenin zorlukları ortadadır. Yazmaya başlamam oldukça
zor oldu. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni ikinci ve üçüncü kez gezme fırsatını
bulduğumda, müze bahçesinin girişinde ve sol yamaçtaki bir tanıtım yazısı hemen
dikkatimi çekti.
1997 yılında, 38 müze arasındaki değerlendirmede, ‘’Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’ ’ne ‘’Avrupa’da Yılın Müzesi’’ unvanı verilmişti. Bu
konudaki izlenimlerimi ve müzedeki arkeolojik eserleri kronolojik bir sıra ile
yazmalıydım.
İlk fırsatta müzeyi tekrar ziyaret ettim. Ortamın elverdiği
ölçüde fotoğraf çekip, bilgilendirme yazılarını okudum ve fotoğraf çektim.
Fotoğrafları ve bilgilendirme yazılarını düzene soktuktan sonra yazım aşamasına
geldim. Nereden ve nasıl başlayacağım konusunda bir hayli düşündüm. Müzeyi
birkaç kez daha ziyaret etmem gerektiğine karar verdim. Bu nedenle, uzunca bir
zaman dilimini araştırma yapmaya ayırdım ve notlarımı tekrar gözden geçirmek
zorunda kaldım.
Yorumlar
Yorum Gönder